Evimin önünde küçücük bir bahçem var.Orada bir şeyler yetiştirmeye çalışıyor ve öğrendiklerimi, denemelerimi burada paylaşıyorum. Sizlerin de katkılarınızı beklerim.
Bu gövdesini böcekler istila etmiş gibi duran ağaç, meyvesini gövdesinden veren Brazilya Üzümü ya da orijinal adıyla Jabuticaba. Bu tür ...
Küçük Bahçemin Sonu mu Acaba?
Önünde KüçükBahçem'in bulunduğu evime tadilat gerekti. Bu işlemler yapılırken KüçükBahçem de kendine düşen nasibini aldı. Ustalar yıktı, ben her akşam yeniden kurdum. Ben temizledim onlar yeniden batırdı bahçemi...
Küçük bahçemde minik bir gezintiye var mısınız?
Her akşam işten gidince bunları sulamak, dibindeki yabancı otları sökmek büyük keyif. Hele hele dalından koparıp da taze taze yeme tadının tarifi yok. Bu işten keyif alınmasa zaten ne gereği var ki uğraşmanın...
Ekmek arası domalan mantarı
Dünyada 70 civarında türü bulunan trüf/türüf mantarları arasında kilosu yüz binlerce dolara müşteri bulan türleri de var. Burada anlattığımız mantarın kilosu senesine göre yani bulunma miktarına göre 15 TL - 50 TL arasında değişiyor. Bu sene bahar yağmurları bol yağdığı için çok bulunduğundan pazarlarda kilosunu 10 TLye kadar satın alabiliyorsunuz.
Kısacık Bir Küçücük Sera Hikayesi...
Size kısacık bir Küçücük Sera Hikayesi anlatayım mı?
Köyümün Pembe Güzelleri
Bizim oralarda Sakarı domatesi deriz. Sanırım bizim http://www.pembedomates.org/ ağındaki domateslerden.
Peki Sakarı ne demek? Bizim oralarda, Sakarya Nehri'nin kenarındaki köylerde yaşayanlar Sakarya Nehrine köylü ağzıyla Sakarı der, kendilerine de Sakarılıyız der.
Küçük bahçemden bu seneki ilk ürünleri topladım. Biraz sivri biber, biraz acı saksı biberi bir adet de patlıcan. Kızarmaya başlamış domateslerim de var. Onları da 2-3 güne kadar toplarım. Her gün tadımlık çileğimi zaten alıyordum onu perlit içinde boruda yetiştirdiğimden hesaba katmıyorum. Ya marullar? Tabi ya nasıl da unuttum; daha önce söküp de salataya kattığımız 3-4 kök marul vardı. İlk hasatım bu marullar olmuştu; marulu yiyelim ama hakkını yemeyelim değil mi?
Toplarken gözüme çok görünmüştü ama hepi topu 64 gr sivri 7 gr acı saksı biberi
Tek bir patlıcan 144 gr geldi. (Burun desteği yok...)
Fotoğraflardaki domatesin alt yarısı kararmıştı o yüzden koparttım.
Bunlar bir önceki günden. 60-70 gram da bunlar gelir herhalde.
Tekrar merhabalar, geçtiğimiz günlerdeki acı-tatlı telaşlarımız nedeniyle bahçemle ilgili yazılara biraz ara vermiştim. Tabi küçük bahçemi ihmal etmedim ama o zamandan beri de bloguma yazamamıştım; peki şimdi var mısınız küçük bahçemde minik bir gezintiye…
Evimin önündeki küçük bahçem
Önce bütünü bir görmek lazım, ben de merak ediyorum aslında ne nerede diye. Bu fotoğrafı işaretlerken belli oldu, biraz fazla abartmışım…
Bahçemin, evimin, hayatımın en güzel iki meyvesinden büyük olanı: Oğul Monk. (Bu seneki meyvemizin, 1 haftalık tatlı kızımın fotoğrafları daha sonra inşallah)
Çit bitkisi ligustrumlar, geçen sene ramazan ayında dikmiştik.
Domates grubu. Okun işaret ettiği yerdekiler pembeler.
Hanım duvara asmış: sarımsaklar. Marketten satın alma, o da araya kaynamış.
Küpe çiçeği.
Ayçiçeği; kendi kendine çıktı, sökmeye kıyamadım. Şimdi kocaman oldu.
Sarmaşık gül. Fakat sarılacak bir yeri yok henüz.
İkinci grup domateslerim. Cinsini bilmiyorum, karşı komşum fide olarak vermişti.
Sandıktaki patatesler.
Borudaki çilekler. Perlit içerisinde yetişiyorlar. Her gün 2-3 tane çileğimiz çıkıyor tadımlık.
Aşı güller. 7 kök almıştım her renkten ver demiştim satıcıya. Hepsi kırmızı çıktı.
Evin önünde sağlı sollu menekşeler. Bir ara coşmuşlardı, bu aralar sıcaklardan mıdır nedir biraz solgunlar.
Ne olduğunu bilmiyorum ama renk renk çiçekler. Tohumlarını köyden dayım vermişti. Bahar başında serpmiştim toprağa. Ne güzel de büyüdüler.
Boş yer bulunca fidesini dikmiştim; bir adet salatalık. Tohumdan kendim fide yapmıştım.
Akşam sefaları
Domateslerin arkasındakiler; ayrıntıları bir sonraki fotoğrafta.
17 numaralı okun gösterdiği yer
Domateslerin arkasında kalan kısımda da birçok fidem var. Pembelerin arkasında kalan cherry domatesler var mesela. Diğerleri de şöyle:
Patlıcan
Biber
Kırmızı yağlık biber
Kıl biber
Acı süs biberi
Brüksel lahanası
Cherry turplar vardı ama pek iyi olmadı. Ancak 2-3 tanesi turp yaptı, çok sık dikmişim herhalde. Şu anda hiç yok, hepsini söktüm.
Arada bir yerlerde nane var
Kendi kendine çıkan semizotları da fena değil.
Her akşam işten gidince bunları sulamak, dibindeki yabancı otları sökmek büyük keyif. Hele hele dalından koparıp da taze taze yeme tadının tarifi yok. Bu işten keyif alınmasa zaten ne gereği var ki uğraşmanın. Biberin, domatesin kilosu en fazla 1.5 - 2 TL. Ara not: kendim uğraşınca iyice anladım ki çiftçinin hakkı ödenmez. Pazarda 1.5 tl olan domatesi tarladan 15-30 kuruşa alıyorlar. 1 tabak biber topladım 64 gr geldi. 1 kg için kaç tane gerekir siz hesap edin artık. O kadar gübrele, çapala, sula; hadi boş ver bunları sadece toplamak için bile o kadar eğil doğrul… İnanın çiftçilerimize yazık ediyorlar…
Neyse dediğim gibi, güzel olan kendin yetiştirebilmek, salata yapacağın zaman hemen kapının önündeki bahçenden dalından koparıp da taze taze yiyebilmek. Bize ütopik görünse de zaten anne-babalarımızın yaptığı şeyler değil mi bunlar? Hadi ben biraz olsun gördüm de bizim evlatlarımız domatesi, biberi, yumurtayı, tavuğu sadece marketten biliyorlar. Belki de hiç bilmeyecek hangisi ağaçta hangisi yerde hangisi kümeste yetişiyor. Domatesi taneyle alıp kredi kartıyla ödeyen bu nesil köylerde “gir bahçeye istediğini istediği kadar topla” deyip de 5 kuruş para istemeyenleri görünce zaten şok olmuyorlar mı? Bu güzellikler de kaybolmaz inşallah; tamamen doğal, tamamen organik sebze meyvelerimizin, endemik tohumlarımızın yerine Hollanda’dan; “one minute” çektiğimiz İsrail’den aldığımız tohumları kullandığımız gibi…
Her neyse, biz bahçemize dönelim yeniden. Fotoğrafları incelerken fark ettim de yukarıda listelememişim ama şunlar da var o kalabalıkta:
1 tane Ginko biloba fidanı
Yaban mersinine benzeyen meyveleri olan bir çalı bitkisi
Aralarda kadife çiçekleri
Yeni ektiğim marul tohumlarının olduğu saksılar
Sağ ve sol tarafta birer tane erguvan
Güllerim, arım, balım peteğim, aslan oğlum: Oğul Monk
Çiçekler (Nedir bunlar?)
Sandıktaki patatesler
Borudaki çilekler
Akşam sefaları
Yerdeki patatesler ve saksıdaki brüksel lahanaları
Salkım domatesler
Biberler ve patlıcan
Bu nedir bilen var mı? Yaban mersini olabilir mi?
Bu kadarcık yerde bu kadar bitki. Doymamış gözüm, kıştan beri hazırlık yaptığım için bahar gelince dayanamayıp bahçenin her santimetrekaresine bir şeyler dikmişim. Seneye bu kadar abartmayacağım. Daha düzenli daha biçimli bir bahçe planlıyorum. Hele bu seneki mahsulü bir kaldıralım da…
Toprağa aktardığımda boyu bir karış bile olmayan domates fideleri şimdi destek çubuklarını bile yerinden sökerek büyüdü gitti.
İlk diktiğim destek çubukları yetersiz kalınca hurdacıdan aldığım 4 adet demir boruyu derince çaktıktan sonra aralarına sağlam çamaşır ipi de bağlayarak sabitledim. Domates bitkilerini de sağlam iplerle, zedelemeden bu kalın ipe bağlayarak "askıya aldım". Böylelikle yerlerde sürünen dallar biraz kendine geldi.
Ön sıradakiler, ligustrumların hemen arkasındakiler benim pembelerim. Arkalarda da çeri (cherry) domatesler var. Aralarında bir iki değişik tür daha vardı, ithal tohumlardan çıkartmıştım ama hangisi nedir bilemiyorum. Onları meyveleri alınca anlayacağız.
Domateslerin yanında görülen ayçiçeği de kendi kendine çıktı. Galiba çöpe attığımız çekirdek kabuklarının arasında bizim oğlanın çitleyemediklerinden çıktı. Bir kaç tane daha vardı ama onlar domateslerin arasında gelişemedi, ben de söktüm attım. Bir de ilk zaman fideler küçük olduğu için iyi hesaplayamamışım; meğerse çok sık dikmişim. Şimdi bitkiler büyüyünce birbirlerini ezmeye, gölgelemeye başladılar. Bu nedenle çok sık olanlardan 4-5 tanesini, dalındaki domatesleri ile birlikte kökünden söküp çıkardım. Neyseki komşumun yeri varmış; onlar aldılar, toprağa kavuşturdular yeniden. Fakat, her ne kadar köklerini fazla zedelemeden sökmüş olsam da yeniden dikildiğinde tutup tutmayacağını bilemiyorum; inşallah tutar. Bir tanesini de ben denemek için büyükçe bir saksıya aldım. 2-3 gün geçti sanki tutmuş gibi duruyor.
Geçenlerde bizim şirketin yeni yerinde, öğlen arası arkadaşlarla oturuyorduk. Benim bahçe ile ilgili uğraşılarımdan bahsettim. Dedim ki "Öğlenleri burada vakit geçirmek için boş boş oturuyorsunuz. Bu kadar boş yer var, tarla toprak müsait. Zaten en verimli tarlaların üzerine yapılmış bu fabrikalar... Sizin yerinizde olsam şurada boş duran yerlere bir şeyler dikerdim. Toprak hazır, su hazır...Hem yediklerimizde eski tatlar yok diyorsunuz, hormon, kanser diyorsunuz, hem de kendiniz organik bir şeyler yetiştirmiyorsunuz dırdır da dırdır..." Arkadaşlar hemen gaza geldiler, aldılar ellerine çapayı kendilerine yer hazırladılar...
Geçen gün bir daha gittim baktım ki gerçekten de bir şeyler yapmış bizimkiler. Şaşırdım; çünkü özellikle biz mühendisler hemen gaza geliriz ama neticelendirmede başarılı değilizdir. Baktım domates, kekik, karpuz, biber dikmişler. Ödül olarak ben de onlara ödül olarak 40 günlük fasülyelerden ve ev yapımı gübreden verdim :)
Hadi bakalım dalından koparıp yemek de nasip olur inşallah.
Bir domates bitkisinden kaç tane domates alabilirsiniz? 25, 40, 90, 240... Bir rekordan bahsedeceğim; biraz daha atın 850, 1200... Tam 13.000 (13 bin, on üç bin) adet domates hem de tek bir tohumdan...
Bu Japonlar her şeyin küçüğünü yapacak değil ya bu sefer de bir Japon profesör Shigeo Nozawa tek bir tohumdan tam 13 bin adet domates alabildiği dev domates ağacını yetiştirmiş. GDO yok, hormon yok sadece bilimsel yöntemlerle, hidrofonik tarım yaparak gerçekleştirmiş bu mucizeyi. Nozawa, bitkiye sadece taze su ve gübre vererek bitki başına 12,000’den fazla dev “hiponika domatesi” yetiştirmeyi başarmıştır.
"Yaptığım tek şey ağaçların büyümesine zarar verebilecek koşulları ortadan kaldırmak. Ağaçların kendi güçlerini ortaya çıkarmalarını kolaylaştırdım” diye özetlemiştir yaptığı uygulamayı.
Hiponika yöntemi, bitkileri hava ve su kullanarak büyütme yöntemidir. Bu yöntemde toprak veya organik gübre kullanmaz. Suyun içerisine yoğunlaştırılmış besin ve hava karıştırılıp sürekli devirdaim ettirilerek bitkinin beslenmesi gerçekleştirilir. Tüm bitkiler hiponik metodu ile yetiştirilebilir.
İşin püf noktası: bitkinin tam da büyüme çağındayken su ve mineraller gibi çevre faktörlerini bolca vererek bitkiye büyümesi için uygun bir ortamdasın mesajını vermektir.
İşte o ağacın ve hikayesinin videosu, 13 dakika:
(Selahattin Yılmaz'ın izniyle / ağaçlar.net. Kendisi de bu videoyu Antalya Growtech Tarım Fuarında, Hyponica Tarım Ltd. şirketi yetkilisi Ziraat Müh.Mehmet AKBABA'dan temin etmiş. Kendilerine bu paylaşımından ve bana da paylaşma izni verdiğinden dolayı teşekkürlerimi sunarım.)
Sandıkta yetiştirmekte olduğum patatesler uzadıkça dibine toprak ilave ediyorum. Böyle böyle ikinci katı çıkmıştım. Artık bu da yeterli olmadığı için kaçak bir kat daha çıkarak üçüncü katı da ilave ettim. Bu işleme bitkinin büyümesinin durmasına, çiçek vermesine kadar devam edilebilirmiş. Fakat ben artık daha fazla kat çıkamayacağım, bu kadarı yeterli.
Öncelikle sandıkların tabanını dekupaj testere ile keserek çıkarttım. Sonra ızgaralı yapıda olduğu için toprak dökülmesin diye iç çeperlerini parça plastik ve muşambalarla kapattım.
Üçüncü kat için gerekli üç sandığı da hazırladıktan sonra sıra toprağı hazırlamaya geldi. Bunun için köyümün yolu üzerindeki ormandan getirdiğim iki çuval zemin toprağını, evimin yakınlarından taşıdığım 3-4 çuval kumlu tarla toprağını ve yarım çuval kadar da yanmış koyun gübresini iyice karıştırdım. Oranları herhangi bir kurala göre değil tahmini olarak belirledim. Belki patates için en ideal karışım olmayabilir. Tek bildiğim patatesin kumlu-tınlı toprağı sevdiği.
Hazırladığım toprağın bir kısmını bahçeye ektiğim patates bitkilerinin dibine ilave ettim. Buradaki patateslerin en altındaki toprakta bukaşi vardı. ( Bukaşi ne mi demek? Çok yakında onu da yazacağım) Diğer tarafta sandıkta patates yetiştirmeyi denerken bu tarafta da bukaşili toprağı deniyorum. Patatesleri ektiğim bahçenin bu bölümündeki toprakta inşaat artıkları vardı ve toprağın kalitesi hiç iyi değildi. Bukaşinin etkisini görebilmek adına da küçük bir deney olacak benim için bu süreç. Bitkinin gövdesinin boyutların ve rengine bakarsak şimdilik oldukça iyi görünüyor. Bir de ürün verimini görmek gerek elbette.
Sandıkların üzerine üçüncü katı da çıkıp bitkilerin dibine toprak ilavesini de yaptım. Az tazyikli su ile ağır ağır ama bolca iyice suladım. Böylece toprak hem ihtiyacı olan suya kavuştu hem de sıkılaştığı için sandıkların kenarından dökülmesi kesildi.
Toplamda (bukaşili taraf hariç) 9 sandık dolusu toprak oldu; bakalım kaç sandık dolusu patatesimiz olacak. Konu komşu, eş dost, blogun izleyicileriyle birlikte merakla bekliyoruz.
Sayfamdaki yazılar kaynak gösterilerek ve bu sayfanın adresi verilerek kullanılabilir.
Sayfamda bazı yazılarımda bahsetmiş olduğum yöntemler kendi öğrendiklerimi, denediklerimi paylaşmak amacıyla yazılmıştır. Yapılan denemelerin sonuçları da yine burada paylaşılmaktadır. Tarif edilenlerin yanlış/eksik uygulanması, yazı dizilerinin tamamının okunmaması, vb herhangi bir nedenden dolayı istenmeyen sonuçlar elde edilmesi, beklenen sonucun elde edilememesi ve/veya karşılaşılabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumlu tutulamayacağımı bilgilerinize sunarım.
Kaynak belirterek ya da belirtmeden kullandığım yazılarımdan dolayı herhangi bir rahatsızlık duyan, haksızlığa uğradığını düşünen beni haberdar ettiği zaman ilgili yazıyı yeniden gözden geçireceğimi, şikayetinde haklıysa yazıda gerekli düzeltmeyi ivedilikle yapacağımı taahhüt ederim. -=(RaideR)=-