Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
perlit etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
perlit etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Buğday Çimi Suyu için Topraksız Tarım Uygulaması

Topraksız Tarım ile Buğday Çimi Yetiştirme

İnternette bir çok blogda yer alan, Facebook'ta bolca paylaşılan gündemdeki en yeni kansere çare, anti kanserojen, şifalı bitki gibi konulardan birisi olan buğday çiminden elde edilen suyun faydalarından "Anti Kanserojen olarak Buğday Çimi ve Şırası" başlıklı yazımda bahsetmiştim. 26 Nisan'da yayınladığım bu yazımdan hemen sonra evde ben de buğday çimi yetiştirmeye karar verdim. Önce küçük bir saksıda normal bahçe toprağında bir miktar buğday çimi (wheatgrass) yetiştirdim. Fakat saksı küçük geldiği için boşta duran "Otomatik Sulama Sistemli" saksımda da perlitte buğday çimi yetiştirmeyi tercih ettim. Perlit ve hidroton kullandığım için bir Topraksız Tarım uygulaması oldu bu iş.

Hadi hemen bakalım nasıl yapmışım bu işi...

Öncelikle 75 cm uzunluğundaki saksıyı iyice temizledim.

Su tahliye borusuna perlit kaçıp da tıkamasın diye artık kullanmadığım bir demlik içi filtreyi borunun üstüne sabitledim.

Ardından drenajı sağlamak için saksının dibine biraz hidroton ve suyu emince şişen nanojel misketlerinden attım.

Sonra da saksıyı perlitle doldurdum. Tozumasın diye de su ilave ettim üzerine ve tüm perlite taneleri suyu emsin diye iyice karıştırdım..

İyice ıslanmış perlitin üzerine bolca tohumluk buğday serptim. Bolca çim olsun diye silme buğday tohumu serdim perlitin üstüne bir tabaka.


Ardından buğday tohumlarının üzerine bir tabaka daha perlit döktüm ve bunu da püskürtme ile suladım.

Artık saksımız ve tohumlarımız hazır olduğuna göre saksımızı evin içinde güneş görecek bir yere alabiliriz dedim ve öyle de yaptım.



Topraksız tarımın amacı ve en büyük faydası dış ortamın haşerat, topraktan geçen hastalıklar ve bazı olumsuz çevresel faktörlerden kaynaklanan zararlı etkilerinden korunmak olduğu için bahçeye çıkartmadım saksıyı. Unutmamak lazım ki bu durumda, topraktan doğal olarak alacağı gerekli mineralleri bizim ilave etmemiz gerekecektir. Perlit ve hidroton nötr olduğu için bitkiye faydalı veya zararlı hiç bir şey barındırmaz. Normal su ile de gerekli mineral ve vitaminlerin çok azını temin edebilir. Ben burada bitki coşturan ya da bitki besini diye piyasalarda satılan katkılardan kullandım.

Buğday çimi çok hızlı büyüyen bir bitki. 3-4 gün içerisinde tohumlar çimlenip topraktan pardon örnekte perlitten kafayı uzattılar.


Gün geçtikçe uzadılar,

Uzadılar...

Sadece boyları değil kökleri de uzadı. Öyle ki halı saha örtüsü gibi oldular.

Bir hafta kadar sonra yeterince uzadığına kanaat getirince bir makas yardımı ile kestim, traş ettim, budadım, biçtim; doğru kelime her neyse artık...

Buraya kadarki bölüm işin en kolay olanıydı. "Kolay" kelimesini vurguluyorum çünkü gerçekten de buraya kadarı en kolayıydı. Bundan sonraki işlem yani suyunun çıkartılması işi beni çok uğraştırdı. Evdeki katı meyve sıkacağını bu işte kullandım.

Posalarını da bukaşi yapımında kullanmak üzere ayırdım. Doğada israf yok. Gördüğün üzere bir saksı buğday çiminden ancak bir su bardağı kadar ama oldukça yoğun çim suyu elde edebildim.

Bazı yabancı sitelerde gördüğüm, kıyma makinesi gibi çalışan, çim suyu sıkma makinem olsaydı bu iş daha kolay olurdu sanırım. Hem daha kolay olurdu hem de daha fazla çimsuyu elde edebilirdim diye düşünüyorum. Fakat fiyatı biraz pahalı geldi bana. Türkiye'de de satılıyormuş ama fiyatları yurtdışına endeksli.

Amazon.com'da satılanların en ucuzlarına bir örnek:
Çim suyunu doğrudan içmek sert gelebilir diye bir bardak suya çok az çim suyu ilave ederek içtim. Tadı mı? Tadı pek güzel sayılmaz işin doğrusu. Bu nedenle içine vitamin tabletlerinden kattım.

Çilek aromalı vitamin tableti katınca biraz köpürdü. Köpüğü krem şanti gibi oldu. Hem içimi de daha hoş oldu, lezzetli oldu.
Görüntüsü de meyve suyu kokteylini andırıyor 

Biçilen çimler uzamaya devam etti. Her bir çim tanesinin üzerinde bir damla öz suyu ile birlikte...


Sonuç olarak özetleyecek olursak:

  • Buğday çimi yetiştirmek son derece basit ve büyüdüklerini  rahatlıkla gözlemleyebildiğiniz için çok da keyifli
  • Evde saksıda da yetiştirilebilir
  • Hatta topraksız tarım uygulaması şeklinde de yetiştirilebilir
  • Kullandığım besin katkısını biraz fazla verince bir müddet sonra aşırı dozdan ölmeye başladılar; fazla abartmamak lazım.
  • Çimlerin de doğal ömrü olduğunu unutmayalım. Eğer her gün taze taze biçip, suyunu sıkıp içmek istiyorsanız, ikinci bir saksıda daha buğday çimlendirmenizde yarar var. Bir saksıdakiler ömrünü tamamlarken diğerinden günlük çiminizi kesmeye devam edebilirsiniz.
  • Eğer çimin suyunu sıkmak için iyi bir cihazınız varsa her gün taze taze kesip suyu bir meyve suyuna ilave edilerek içilebilir
  • Kansere çare için, daha önemlisi yakalanmamak için iyi ve ucuz bir yöntem olduğu iddia ediliyor
  • Hem bazı sitelerde (örneğin Ahmet Maranki'nin sitesi) yazdığı gibi son derece sağlıklı bir besin.
  • Portakaldan 60 kat daha fazla C vitamini, ıspanaktan da 8 kat daha fazla demir ihtiva etmekteymiş. (Zaten ıspanakta bol demir olduğu bizim Temel Reis diye bildiğimiz POPEYE 'nin iddiası)
  • Ahmet Maranki'nin sitesindeki yazıya göre 
    • Buğday çimi doğadaki 102 mineralden 90'ını ihtiva etmekte 
    • Başta kanser olmak üzere birçok hastalığı önlüyor
    • 30 cc'lik 1 bardaktaki buğday çimi suyu 3,5 kiloluk sebzedeki vitamin ile 8 kilo ıspanakta bulunan demire eşdeğer
    • Bir bardak buğday çimi suyu 4 TL
  • Buğday çimi suyu ticari olarak da değerlendirilebilir, baksanıza fiyatına...

Sağlıklı günler dilerim...


Hidrotonda Tatlı Patates Çimlendirme

Yaz sonunda KüçükBahçem'deki sandıklardan topladığım kırmızı tatlı patateslerden küçük bir tanesini evin içinde köklendirmek üzere, aşağıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi bir mama kavanozuna koymuştum.

Burada filizlenip iyice köklendiğinde, kızım ile birlikte bir hidroton (hydroton) saksısı hazırladık. Hidroton; perlit, vermikulit, cocopeat, kaya yünü gibi topraksız tarımda kullanılan bir yetiştirme ortamıdır. Özel bir kilin misket gibi şekillendirildikten sonra 1200 °C’ye kadar ısıtılması ile üretilir. Yüksek ısıda fırınlandığı için patlamış mısır gibi genişler, gözenekli bir şekil alır. Taş gibi kuru olduklarından toprak gibi dağılmazlar, bozulmazlar. Gerektikçe yıkanıp temizlenerek yeniden kullanılabilir. Hidroton tanelerinin pH değerleri nötrdür. Herhangi bir katkı, mineral, besin, gübre vs. içermezler. İçi boşluklu olduğu için hem hafiftirler hem de sıvıyı sünger gibi tutarlar. Dolayısıyla köklenme için ideal bir ortam oluştururlar.




Tatlı patates çimini topraksız tarımda kullanılan özel besin sıvısına daldırılmış hidroton dolu saksıya koyduktan tam bir ay sonraki görüntüsü aşağıdaki gibidir.



Saksıya değil de eve sığmadığı için KüçükBahçem'e taşımak üzere torf dolu bir saksıya aktardım.



Şu anki hali mi? Maalesef seramı henüz kurmadan KüçükBahçem'e taşıdığım için soğuktan donarak öldü. Biraz acele etmişim dışarıya almakla. Baharda bir kez daha deneyeceğim. Bu sefer hidroton saksıma bir de otomatik sulama ve suyu havalandırma sistemi ilave edeyim diyorum, şuradakiler gibi... http://www.hydroponics.net/


Her şey gönlünüzce olsun, kalın sağlıcakla...

Dikelek Çileklerim Yatalak Oldu

"Haydaa dikelek de ne demek?" diye merak edenlere yazımın sonuna bakmasını tavsiye ederim; kendisi en beğendim karikatürlerden birisi olur.

Biz gelelim şimdi kendi olayımıza; KüçükBahçem'de yer sıkıntısı olduğundan en ufak toprak parçasını bile değerlendirmeye çalışıyorum. Hatta toprağın yetmediği yerde topraksız tarıma başvuruyorum. Bunun bir uygulaması ise bir yağmur suyu borusuna perlit doldurarak yapmış olduğum çilek saksısı. (Aslında buna saksı mı denir onu da bilemiyorum). Şöyle bir şey;


İçi perlit dolu, dışı beyaz çorap ile sarılı olan boruyu yukarıdaki fotoğraftan da görebileceğiniz gibi evimin dış duvarına astım. Boruda açtığım deliklere de çilek fidelerini yerleştirdim. Topraksız tarım dedik de susuz tarım anlamına gelmiyor bu elbette. Aksine, perlit nötr yani içinde herhangi faydalı yada zararlı bir mineral içermediği için sulama daha da önem kazanıyor. Suyun içerisine gerekli minarelleri uygun oranlarda ilave etmek gerekiyor. Bu mineralleri seracılardan temin etmiştim. Zaten şuradaki ilk yazımda bunlardan bahsettiğim için burada yeniden ayrıntıya girmeye gerek yok.

Suyu ise bir boş kola şişesi ve serum aparatı aracılığıyla borunun en üstünden damla damla veriyordum. Fakat şişeyi doldurmayı unuttuğumuz ya da evde olmadığımızda suyunu veremediğimiz için bir çok kez bitkilerin kurumasına neden olduk. Ayrıca verdiğimiz mineralli suyun fazlası da boşa akıp gidiyordu. Sonradan borunun en altına küçük bir yoğurt kovası ilave ederek fazla suyu burada toplayıp yeniden kullandım.

Şimdi ise işi biraz daha otomatiğe bağlamak için dikelek olan çilek boru-saksıyı (hah bu terim daha iyi oturdu) yatalak hale getirdim. Şöyle ki;

Boruya hafifçe bir eğim verdim ki su yerçekiminin etkisi ile aşağı doğru yavaşça akabilsin. Mineralli suyu da damacanadan temin ederek daha önce otomatik sulamalı saksımda kullandığım su motoru ile boru-saksının üstünden veriyorum. Yukarıdan verilen ve bitkiler tarafından kullanılmayan suyun fazlası yavaşça huniye oradan da damacanaya geri dönüyor. O da şöyle oluyor;

Son derece basit bir düzenek. Aklınıza niye boru-saksıyı yatay duruma getirmek için uğraştığım gelebilir. Aslında bunun yanıtı da basit. Kullandığım akvaryum motoru suyu en fazla 1 metre yukarıya kadar basabiliyor. Borunun yüksekliği ise yaklaşık 2m kadar yani motor, suyu boru-saksının en üstüne kadar basamadı. Daha güçlü bir akvaryum motoru ise çok pahalı. Evde boşta duran dalgıç pompa da damacanayı su daha devirdaim olamadan 15 saniyede tamamen boşaltıyor, bu nedenle onu da kullanamadım. Bu durumda en basit çözüm dikelek boruyu yatalak -aslında biraz "köşegenelek" (bu terim de benden Türkçeye hediye olsun) olarak duvara asmak oldu. Motoru bir zamanlayıcıya bağladım, bir saat çalışıyor bir saat dinleniyor. İşte böyle...


Unutmadan, artık halka mal olmuş o efsane karikatür:



Esen kalın.

.

Dikey Çilek Yetiştiriciliği [1 Haziran 2011'de güncellendi]

İnsanlar neden çok katlı binalarda yaşarlar? "Dar alanda dikine yükselerek daha fazla insanı sığdırabilmek" diye yanıtlıyorum bu soruyu kendi kendime.

Aynı şekilde dar alanda kısıtlı toprakta daha fazla ürün almak için de benzer yapılar var. Mesela daha önce www.agaclar.net adresinde görmüş olduğum dikey çilek yetiştiriciliği gibi. Ben de kendi evimde denemeye karar verdim. Fotoğraflarda da görülebileceği gibi bir yağmur suyu borusunu çeşitli yerlerinden deldikten sonra buralara çilek fideleri yerleştirdim. Bu arada borunun altını kör tapa ile kapattıktan sonra içine perlit doldurdum. Yani aslında bir çeşit topraksız tarım yapmış oluyorum bu şekilde.Çileklerin dibinden perlit dökülmesini engellemek için de boruyla aynı renkte ince kadın çorabı geçirdim boylu boyunca...

Su deposu olarak önceleri dibi ve tepesi delinmiş su şişesini kullanıyordum. Sonradan bir kola şişesini, eczaneden aldığım serum tertipatı takarak kullanmaya başladım. Hem ayarlanabilir olması sayesinde suyun saatte ne kadar akacağını da belirleyebiliyorum. Örneğin, çok sıcak olmayan bugünlerde 125 ml/saat şeklinde ayarlı. Yukarıdan verdiğim besin katkılı su perlit içinde süzülerek en alta kadar rahatlıkla ulaşabiliyor.  Seracılıkta kullanılan bitki besinini agaclar.net üyelerinden  almıştım. (Bakınız: http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=11855)

İnşallah bol bol çilek yemek de nasip olur. Geçen gün ilk kızaran çileğin tadına ailecek baktık, gerçekten de çok nefisti.
Duvarda asılı olan çileklerim
 
Su akış miktarını serum aparatı ile ayarlayabiliriz



------- *** ------- GÜNCELLEME 28.05.2010 ------- *** -------

Günde bir-iki tane çilek toplamaya başladım bile. Tadı beklediğimden çok daha iyi. Bir de insan kendi yetiştirince daha bir lezzetli oluyormuş.



------- *** ------- GÜNCELLEME 02.06.2010 ------- *** -------

Su borusunda yetiştirdiğim çilekler meyvelerini vermeye başladı. Bugün (2 Haziran Çarşamba) itibari ile görüntü aşağıda. Lezzet ise benim damağımda...


--------> 1 Haziran 2011'de eklenen bölüm <----------

Bu sene de yediveren denilen modelden çilek aldım. Yine diktim boruya çilekleri inşallah bu sene geçen seneye göre daha fazla çilek yeriz.
--------> 1 Haziran 2011'de eklenen bölüm sonu <----------

İlk fotoğrafta yerde görülen sandıklarda da patateslerim var. Onu başka bir zaman yazacağım. [Yazdım bile, tam şurada "Sandıkta Patates Yetiştirmek" ] esen kalın.

Otomatik Sulama Sistemli Saksımın Son Durumu

Blog tutmaya başladığım dönemdeki ilk yazılarımdan birisi de "Otomatik Sulama Sistemli Saksı Yapımı"ydı. 3 bölüm halinde yazmıştım:

Bu saksıda perlit içerisinde domates, biber yetiştirmeyi denemiştim. Fide haline getirebilmiş sonra da bahçeye aktarmıştım.






Hatta patlıcan fidesi dikmiş, 1 adet patlıcan bile almıştım.




 Pardon, OğulMonk almıştı...

Saksı bir kış ve bir yaz sezonu atlattı. Bakıma alma zamanı gelmişti. Ve emektarın son durumu:



Silikonla yapıştırdığım yerler kalkmıştı. Patlıcanın kökleri tel örgüye sıkı sıkı tutunmuş, ben de patlıcanı köklediğimde tel örgünün silikonla yapışmış olan yerleri sökülmüştü.


Saksının içindeki tüm parçaları söktüm, sulama hortumunu da kesip attım. Saksı anadan doğduğu gün gibi çıplak kaldı.

Şimdi marul çimlendiriyorum, fide haline gelince 2-3 tanesini bu saksıya alacağım yine. Fakat bu sefer perlit değil hydroton kullanacağım. Bir de bu yöntemi deneyelim.

Aklıma gelmişken şurada ve şurada güzel örnekler var.

Sağlıcakla kalın.

İlgili linkler:


Bölüm 1 Otomatik Sulama Sistemli Saksı Yapımı - Topraksız Tarım
Bölüm 2 Otomatik Sulama Sistemli Saksı Yapımı - Topraksız Tarım
Bölüm 3 Otomatik Sulama Sistemli Saksı Yapımı - Topraksız Tarım - SON
Buradasınız -->  Otomatik Sulama Sistemli Saksımın Son Durumu


Bahçemden güncel haberler [12 Eylül 2010 Pazar]

Perlit dolu saksıda 2 kök patlıcan yetiştirmeye çalışıyordum. Saksı fazla büyük ve derin olmadığı için çok gelişemediler. Buna rağmen 1 adet patlıcan oldu yine de, fakat sadece 65 gram geldi.


Saksıyı biraz boşaltmak için patlıcan bitkilerinden birisini söktüm. Fakat doğanın mücadelesi muhteşem. Kökü sökmek hiç kolay olmadı. Çünkü kökler saksının dibindeki tel örgüye sıkı sıkı tutunmuşlar, tel örgü de söküldü silikonla tutturduğum yerlerinden.
Uff çok ağır...

Kandırdım sizi, şaka yaptım hiç de ağır değil :)
Söktüğüm bu bitkiyi bahçenin sınırındaki mazıların arasında açtığım bir çukura yeniden diktim. Umarım tutar.




Küçük bahçemde yağlık kırmızı biber sandığım biberlerim meğerse gül biberiymiş. İlk ürünlerimi topladım,
92 gram geldi iki avuç dolusu. Hafif acılar.


Esen kalın.

Bahcede Haftasonu...

Bu hafta sonu cevizler yerinde duruyor mu, sincaplar hepsini topladı mı diye bakmaya ve bu sıcaklarda susuzluktan ölmesin diye sulamaya Mayıslar'daki bahçeme gittim yine. Havalar çok sıcak olduğu ve Ramazan ayında olduğumuz için büyük sıkıntı çekmemek için sahurun serinliğinde düştük yola. Bir saatte varıyoruz bahçeye. Her zamanki gibi zeytinlerimi damacanalarla ve cevizleri de jeneratör+dalgıç pompa düzeneği ile suladık annemle beraber.

Ah şu sincaplar yine yemişler cevizlerimi, çok azını bırakmışlar bize. Biz de bir dahaki gidişimizde bunları da bulamayız diye daha vakti gelmeden kalanları toplamak zorunda kaldık. Yaklaşık 3 kg geldi sağlamları. Bu sincaplara (belki de kuşlara) bir çözüm bulamazsam bizim bu bahçeden ceviz yiyeceğimiz pek mümkün görünmüyor maalesef :(


Dönüşte yine yakalandık bizim akrabalara ve yine ısrar ettiler bahçelerinden domates biber toplamamız için.

Zaten eksik olmasınlar konu komşu, eş dost yesin diye dikmişler biber, domates, patlıcan, kavun, karpuz vs. leri. Biberler öyle bir çoğalmış ki yapraktan çok biber var hem de çeşit çeşit. Cherryler salkım salkım. Pembeler ortalama yarımşar kilo gelir. Patlıcanlar dalında kalmış, çoğunun vakti geçmiş. Biz toplayabildiğimiz kadarını topladık, 3-4 poşet dolusu yaklaşık bir çuval kadar. Kendileri de toplamakla bitiremedikleri için daha da pek çoğu dalında kaldı. Belki de çoğu çürüyüp gidecek öylece. Ziyan olmasın derseniz bahçenin yeri tam şurası, yolu oradan geçenler uğrayıp alabilirler istedikleri kadar.


Kırmızı biberleri fırında kuruttuktan sonra rondodan geçirip pul biber yapacağım. Kırmızı biberler de çeşit çeşit. Sivrisi var, üçgeni var, yuvarlağı var. Yuvarlak ve üçgen gibi olanlarından birer tanesini tohumluk olarak ayırdım. Seneye kendi bahçemde de yapacağım.




Kendi evimin önündeki küçük bahçemde de güzel haberler vardı bu hafta sonu. Mesela ayçiçeğinin kellesi kocaman olduğu ve artık gövdesi taşıyamadığı için kestim.
Çekirdeklerin dizilimindeki altın orana dikkat.

Bir de saksıdaki, perlite diktiğim patlıcanlarımdan birisi nihayet bir meyve vermiş. Zavallılar küçücük saksı içinde yaşam mücadelesi veriyorlar. Ben bir de fasulye sokuşturmuştum araya, o da çıkmış; kol atmaya başlamış. Derin olmadığı için kökler hep yatayda büyümüş, saksınının içinde perlitin her yerini sarmışlar. Buna rağmen bir de patlıcan yapmaya başlamış, çok sevindim.




Olur da büyürse perlitte yetiştirebildiğim ve tadına bakabildiğim çilekten sonra ikinci meyve/sebze olacak bu patlıcan.


Her şey gönlünüzce olsun, esen kalın.
.

Sayfamdaki yazılar kaynak gösterilerek ve bu sayfanın adresi verilerek kullanılabilir.

Sayfamda bazı yazılarımda bahsetmiş olduğum yöntemler kendi öğrendiklerimi, denediklerimi paylaşmak amacıyla yazılmıştır. Yapılan denemelerin sonuçları da yine burada paylaşılmaktadır. Tarif edilenlerin yanlış/eksik uygulanması, yazı dizilerinin tamamının okunmaması, vb herhangi bir nedenden dolayı istenmeyen sonuçlar elde edilmesi, beklenen sonucun elde edilememesi ve/veya karşılaşılabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumlu tutulamayacağımı bilgilerinize sunarım.

Kaynak belirterek ya da belirtmeden kullandığım yazılarımdan dolayı herhangi bir rahatsızlık duyan, haksızlığa uğradığını düşünen beni haberdar ettiği zaman ilgili yazıyı yeniden gözden geçireceğimi, şikayetinde haklıysa yazıda gerekli düzeltmeyi ivedilikle yapacağımı taahhüt ederim.
-=(RaideR)=-

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | ReviewSilo - Reviews for e-Shopping