Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Domatesin lezzeti geri mi geliyor?

Domatesin lezzeti geri mi geliyor? (Sakın ha GDO'lu olmasın ama!)

Marketlerdekini bilmem, KüçükBahçem'in pembe doamtesleri hem lezzetli hem nefis kokulu

Marketten aldığımız domateslerin neden eskisi kadar lezzetli olmadığını sormuş ve bunu "Marketten alınan domatesler neden lezzetsiz?" başlıklı yazımda bahsedilen; Florida Üniversitesi Bahçe Bilimleri Bölümü'nden Prof. Harry J. KLEE'nin Current Biology dergisinde yayımlanan bir araştırmasından bahsederek açıklamaya çalışmıştık.

Benzer yazıları incelerken Süleyman Demirel Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Aktaş'ın bir çalışmasına rastladım. (Bu vesile ile bir önceki yazımda giriş cümlesi olan "Bu tür araştırmalar bizden çıkacak değil ya" lafımı da geri alıyorum, araştırmacılardan özür dileyerek)

Öncelikle böylesi bilimsel çalışmaların ülkemizde de yapılıyor olmasından dolayı duyduğum memnuniyeti belirtmem lazım. Çalışmanın başında bulunan Doç.Dr. Aktaş,
"Domates genlerinin daha aktif hale getirilmesi ve daha fazla klorofil sentezlemesi sağlanarak fotosentez kapasitesi artırıldı"
demiş. Açıkçası normal vatandaşa, sıradan bir yetiştiriciye bu akademik cümle pek bir şey anlatmasa da özetle domates bitkisinin daha fazla şeker, likopen ve diğer aroma maddeleri sentezleyebilmesi sağlanmış. Bu da demek oluyor ki domatesin lezzeti arttırılmış.


Domatesin lezzetinin arttırılmasını amaçlayan bu çalışma Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) ve Amerika Birleşik Devletleri Kaliforniya Üniversitesi tarafından yürütülmüş.  Doç. Dr. Hakan Aktaş'ın açıklamasına göre; domatesin değişik renklerinden kaynaklanan özelliklerin tadına yansıdığının tespit edilmesi ile birlikte bu konuda yaklaşık 10 yıldır yaptıkları çalışmalar neticesinde domateslerin daha fazla klorofil sentezlemesi sağlanmış. Bu da lezzetine yansımış.

...
Yazarken fark ettim umarım bunu yaparken genleriyle oynamamışlardır domatesin. Şahsen ben GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) domates yemek yerine daha tatsız olmasını yeğlerim...

KüçükBahçem'den pembe domatesler

Neyse araştırmaya ve yazmaya devam edelim. Ne diyorduk; domatesin lezzeti diyorduk, genler diyorduk. Uzatmadan lafı tekrar Sn. Aktaş'a bırakalım:

"Domates, ham oluşum döneminde açık yeşil renkte. Yerli bir domatese baktığınızda bir kısmı koyu bir kısmı açık yeşil renkli. Ticari olarak yetiştirilen domateslerde klorofil oranı düşüktür. Ama yerli domateste daha farklı tad alırız. Bunun nedeni şeker miktarının, likopen oranının daha yüksek olmasıdır." 
Sn. Aktaş çalışmasında domatese rengini ve tadını veren kırmızılığın domatesin her yerine  yayılması için çalışmışlar.
"Böylece domatesin her tarafı koyu renkli oldu ve açık yeşil domatese göre daha lezzetli domates elde edildi. Bu araştırma bize ilerleyen dönemlerde yapılacak ıslah çalışmalarında genetiği iyileştirerek ve domates içindeki bir geni meyvelerde sentezleyerek daha koyu yeşil renk almasını sağlayabilecek. Bu ürün genetiği değiştirilmiş (GDO) bir ürün değil, genetiği iyileştirilmiş bir üründür. Domatesi yediğimiz zaman yerli domatesten bile daha lezzetli, aroması daha yüksek olacak."


Hımm, benim bu sözlerden anladığım yapılan çalışmanın genlere müdahale olmadığı, sadece bir ıslah çalışması olduğu. Umarım ve dilerim ki böyledir ve böyle kalır. Bu çalışmayı gerçekleştiren ekibi Sn. Aktaş'ın nezdinde tebrik eder, naçizane şükranlarımı sunarım. İnşallah yakın zamanda bu akademik çalışma sahaya da iner ve oradan da  lezzetli domatesler olarak marketteki, pazardaki yerini alır.



Kaynaklar:
http://www.aa.com.tr/tr/bilim-teknoloji/69777--domatesin-lezzeti-geri-geliyor
http://saglik.bugun.com.tr/domatesin-lezzeti-geri-geliyor-200779-haberi.aspx
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2012/06/120601_genom_tomatoes.shtml


Ö.Y. @Eskişehir  / 15 Kasım 2012

Zeytin Fidanı Dikme Zeytin Toplama

Zeytin Fidanı Diktik ve Zeytin Topladık...

Fidanlarımla birlikte zeytin fidanı dikerken.

Ekim ayı gelmişken dikim sezonunu kaçırmayayım dedim. Mayıslar'daki zeytin-ceviz bahçemde az bir yer kalmıştı fidansız. Oraya da yine Orhangazi'den alıp getirdiğim 2şer yaşındaki zeytin fidanlarından diktim. Dikimi ailemizin fidanları olan oğlum ve kızım ile birlikte gerçekleştirdik. Ömürleri uzun olsun tüm fidanlarımızın...

Önce çukurun dibine biraz can suyu veriyoruz

Sonra da fidanı köklerine de zarar vermeden düzgün bir şekilde  dikiyoruz, işte böyle...

--------------------=(O)=--------------------

Çukurlar kazıldı

Fidanlar dikildi...

--------------------=(O)=--------------------

Ardından 4-5 yaşına gelmiş olan zeytin ağaçlarımızdaki bu seneki zeytinleri topladık artık Allah ne verdiyse... Bu sene zeytin senesi değil bu nedenle pek de fazla bir şey çıkmadı. Ancak 2.5 kg'lık yoğurt kovası kadar oldu. Onların toplanmasında da bizimkiler başroldeydi...

Abisi toplar kardeşi de yardım edermiş...

--------------------=(O)=--------------------

Zeytin fidanı dik, zeyin topla derken yorulduk, iyicene acıktık. Peki n'aptık sonra? Tabi ki tenekede tavuk!
"Offf amma da acıktım hadi baba ya acele et..."
Kısık ateşte 50 dakika...
Burada, kendi yapımım olan tenekede tavuk pişirme aparatına tavuğun takılmasını ve sonrasında da ateşi görüyorsunuz. Canınız çekmesin diye pişmiş halini koymadım, sanmayın ki yine yaktım tavuğu...
...
Tamam tamam itiraf edeyim telefonumun şarjı bitmişti çekemedim son halini ama Allah sizi inandırsın bu sefer oldu, hem de "Çok iyi de oldu çok güzel iyi oldu tamam mı ?"

Afiyetle yedik biz, gelin size de yapayım.

Tavuk pişerken annem de çayı ve pilavı hazırladı.


BÖLÜM OYUNCULARI:

Bizim damat yani eniştem: Fidan çukurlarını kazan adam rolünde
Oğlum ve kızım: Fidan diken, zeytin toplayan abi-kardeş rolünde
Eşim ve kızkardeşim: Bizim de bir dikili ağacımız olsun diyen gelin-görümce rolünde
Annem: Ateşi yakan, çayı demleyen kadın rolünde




Esen kalın.
Ö.Y. / Mayıslar, Eskişehir


.



Tohumlarımızın Nesli Tehlike Altında!

Binlerce yıllık tarım geleneğini barındıran Anadolu topraklarında yetişen yerli tohumlar yaşamın sürekliliğini temsil ediyor.


Atadan kalma tohumlarımız;

* Lezzetli ve sağlıklı gıdaların temini için birer genetik hazinedir
* Binlerce yıldır değişen koşullara uyum sağlayarak günümüze ulaşmayı başarmış numunelerdir
* Tarımsal biyoçeşitliliğin önemli bir parçası ve yaşamın sürdürülebilirliğinin olmazsa olmazıdır
* Dışarıya bağımlı kalmaksızın ülkemizin gıda güvenliğinin teminatıdır

Ancak bugün Anadolu’ya özgü yerel tohum çeşitliliğimiz yok oluyor. Tek seferlik, ticari tohumların egemenliği nedeniyle gıdamızın ve geleceğimizin güvencesi yerli tohumların nesli tehlike altında! Yeryüzünde zengin çeşitlilikteki yaşamı sürdürebilmek, atalık tohumlarımızı gelecek kuşaklara aktarmamıza bağlı.

TOHUM TAKAS AĞI, yüzyılların bilgisini taşıyan yerli tohumlarımızın korunup yaygınlaşmasını amaçlıyor.


Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin, Adım Adım Oluşumu desteğiyle yürüttüğü TOHUM TAKAS AĞI KAMPANYASI’na destek olarak,

* Anadolu’nun dört bir yanındaki ekolojik çiftliklerde yerli tohumların çoğaltılarak paylaşılmasını sağlayacak;
* Bu toprakların yüzlerce yıllık bereketinin, lezzetinin, besin zenginliğinin ve kültürünün gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için sağlam patikalar oluşturacaksınız.

Verdiğiniz desteğin her kuruşu binlerce yeni tohuma dönüşecek...

Kredi kartı ile bağış yapmak istiyorsanız: https://www.bugday.org/portal/BagisAdimAdim.php

EFT/havale yoluyla bağış yapmak istiyorsanız:
Alıcı Adı: Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği
Garanti Bankası Karaköy Şubesi - Şube No: 400
Hesap No: 6295240
IBAN No: TR67 0006 2000 4000 0006 2952 40



www.bugday.org - www.yasasintohumlar.org
facebook.com/BugdayDernegi
twitter.com/BugdayDernegi
Twitter paylaşımlarınız için hashtag: #YasasinTohumlar





Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

Son pembeler...


Son pembeler, 2012...

Pek değerli blog okurlarım, yine bir yaz mevsiminin son dönemlerini yaşadığımız bu günlerde yeni bir yazıyla karşınızdayız. (TRT spikerlerininki gibi oldu bu giriş) Neyse geçelim bu gayri samimi kitap cümlelerini de direkt konuya girelim.

Aşağıdaki fotoğrafta görmüş olduğunuz domatesler çok büyük ihtimalle bu sezon KüçükBahçem'in vereceği son pembeler. Toplamda  7  kg. kadar pembe domates topladım bu küçücük bahçeden, çok değil ama olsun. Maksat pazara çıkarmak değil zaten, olan bana yetiyor.


Bu gördükleriniz de dalındaki patlıcanlar, maşallah toprağa diktiğimde 5-10 cm'ydi şimdi benim boyum kadar oldu, neredeyse 1.80 kadar.


2-3 günde bir bu kadar çeri domates, biber ve patlıcan alıyorum bahçemden, öğünlük salatam çıkıyor.
Vazodakiler de KüçükBahçem'den


Bu sene sandıktan fazla bir patates çıkaramadık ama KüçükBahçem'in bir kenarına 3-4 tane yarım patatesten toplam 6 kg kadar patates oldu.


Yakında söküme de geçeriz yavaş yavaş. Eskişehir'de sonbahar diye bir şey de kalmadığından artık geceleri soğuk olmaya başladı. Sadece gece değil güneş ışığının düşmediği yerler gündüz vakti bile olsa soğuk. Gölgeye girince üşüyor gölgeden çıkınca yanıyoruz. Durum budur...

Esen kalın.

KüçükBahçem Tam Gaz...




Çok değil daha 7 gün önce ilk pembemizin tadına bakmıştık bir iftar vakti. O zaman da demiştim "4-5 güne kadar kalanları da olgunlaşır" diye. Nitekim öyle de oldu. KüçükBahçem'in dün akşamki (13 Ağustos 2012 P.tesi) hasılatını aşağıdaki fotoğrafta görebilirsiniz.






En çok pembe domates, bir kaç tane oturak domates, patlıcan, salatalık (hıyar), jalepeno ve kıl biberler... İftar yemeğindeki salataya katmak için bir tutam fesleğen, reyhan ve maydanozu da unutmayalım.
Pembe domatesler o kadar da güzel kokuyor ve lezzetli ki...
Zaten hemen bir sinek üzerine konmuş bile.
 
(Sineği  bu yazıyı okumadan önce fark etmiş olana 5 kg pembe domates benden)
Sadece pembe domatesler 4 kg'dan fazla tuttu.
Tek bir dalda 4 domates, 1024 gram. 

Şimdilik KüçükBahçem'den ve benden bu kadar. Esen kalın.
ÖY - 14 Ağustos 2012 / Eskişehir

2012 Sezonunda KüçükBahçem'in ilk Pembe Domatesi

KüçükBahçem için beklenen an geldi! 2012 sezonunun ilk pembe domatesi nihayet soframızda. Bu sene geçen seneye göre 1 ay kadar daha önce aldım ilk ürünümü. Geçen sene açılışı şöyle yapmışım meğerse: "veee huzurlarınızda KüçükBahçem'in pembe güzelleri" 12 Eylül 2011'de.

Öndeki pembeler tam olarak olgunlaşmadı henüz; çok değil 3-5 güne kadar onlar da olacaktır. Fakat arkadakilerden biri koparılmaya hazır aşağıda daha yakından gördüğünüz gibi.

Nitekim koparttık ve tartımıza koyduk; tam 219 gram geldi tek başına. Kokusu nefis. Tadı mı? Hemen bakamadık, iftarı bekledik.



Pembemizin lezzet testini bizleri iftara davet eden kıymetli dostlarımızla birlikte yaptık. Hep birlikte test ettik ve onayladık ki pembe domatesimizin tadı kokusundan da güzelmiş.

KüçükBahçem'in 2012 sezonunun ilk pembesi gayet nefisti de, esasında tadına tat katan şey iftar sofrasında dostlarla beraber olmaktı. Eksik olmasınlar.




6 Ağustos 2012 itibari ile KüçükBahçem'den aldığımız mahsüller bir arada. Pazar yeri gibi olmuş masanın üstü. Neler mi topladık KüçükBahçem'den: 1 kg'dan biraz fazlaca patlıcan, bir tutam maydanoz, 8-10 kadar jalepeno biberi, 2 adet kıl biber, pembe ve oturak domatesler; ha bir de salkım salkım çeriler. Salatalıkları da unutmamak lazım...

Masanın süsleri ise yine bu senenin ilk süs kabakları ile bir demet gül...


KüçükBahçem'den pembe domates toplamaya devam edeceğiz, inşallah. Sağlıcakla kalın.

ÖY - 07 Ağustos 2012 / Eskişehir

<---------------**** sadece 2 gün sonra.... ****--------------->
Yukarıdaki yazımdan sadece 2 gün sonra olgunlaşan iki pembe domatesi daha kopardım dalından. İkisi 567 gram geldi. İki ailenin iftar sofrasında yer buldular kendierine.



ÖY - 09 Ağustos 2012 / Eskişehir
<---------------**** o0o ****--------------->

Bu yazının ve domateslerin devamı tam da şurada :
KüçükBahçem Tam Gaz...  --> Adresi
http://www.kucukbahcem.net/2012/08/kucukbahcem-tam-gaz.html#axzz23WD3391k



Salça Zamanı...


Biz KüçükBahçem'izdeki domateslerin kızarmasını beklerken, Küçük Antalya da denilen Sakarı vadisindeki köyüm Mayıslar'da domatesler toplandı pazara gönderildi, hatta salça yapımına başlandı bile.

Geleneksel olarak büyük kazanlar içerisinde odun ateşinde fokurdayarak kaynamakta olan domateslerin nefis kokusu taa uzaklardan kendisine çekiyor insanı...



İşin bir diğer güzel tarafı, fotoğrafta kazanı kaynayan akrabam bu domatesleri kendisi yetiştirmedi. Kendisinin domates yetiştirmediğini bilen konu komşu, gelip geçerken birer poşet kapısının önüne bırakıyorlar. Kimin bıraktığı da çoğu zaman bilinmiyor.

Yaa işte böyle bir güzelliği hala yaşatan yerler de var. Daha önce de yazmıştım zaten:
"Beni gören eş dost eksik olmasınlar, "-Amman benim tarlama git, ne istiyorsan topla. Domates, biber, patlıcan, kavun, vs. ne istersen istediğin kadar al" diye ısrar ediyorlar. Öyle ısrarcılar ve öyle zengin gönüllüler ki biraz pazarlık yapsam üste para bile alırım herhalde."

Esen kalın.
06.08.2012 / Eskişehir

Saksıda Mini Kiraz Domatesleri

Saksıda yetiştirdiğim domatesler nasıl görünüyor?

Saksı dediysek öyle büyük bir saksı da değil; fotoğrafta da görebileceğiniz gibi hepi topu 2 su bardağı kadar saksının toplam hacmi. Sırf denemek için bu kadar küçük saksılarda yetiştirmeye çalıştığım 3 adet tiny tim domatesi tohumundan sadece birisi çimlendi ve gördüğünüz kadar büyüdü. Toprağa Mart ayı gibi ektiğim tohum hiç dışarı çıkarmadan tamamen ev ortamında büyüdü. Güneş ışığını az görmesi nedeniyle boya gitti.


Temmuz ayındayız ve daha yeni yeni kızarmaya başladılar domatesler. 2 adet misket büyüklüğünde domatesi dalından kopardım. Büyük olanı oğluma küçük olanı kızıma verdim. Kızım bir ısırık atıp ağzında geveledikten sonra geri verdi bana. Beğenmemiş sıpa. Neden beğenmediğini domatesi yediğimde anladım, biraz ekşi. Artık güneş görmemesinden mi, besin eksikliğinden midir bilemiyorum.



Bu tür domates çeri değil, tiny tim ya da kiraz domatesi denilen başka bir türmüş. Tohumunu aldığım yer saksıda yetiştirmeye uygun olduğunu söylüyor. Benim saksı biraz küçük olduğu için ve evin içinde fazlaca güneş almayan bir yerde yetiştirdiğim için boya gitti.

<-----------------------> 1 Ağustos 2012 tarihli foto <----------------------->

Saksıdaki domateslerim büyümeye ve kızarmaya devam ediyorlar. 

<-----------------------> 1 Ağustos 2012 tarihli foto sonu <----------------------->

İnternette (www.agaclar.net) iyi bir sulama sistemi ile plastik su bardağında daha başarılı sonuçlara ulaşanları da gördüm. Onları da tebrik ederim ayrıca...

Madem tebrik etmeye başladık bir de bu domateslerle yapılmış nefis görünümlü şu tarifleri tebrik edelim. Ramazanın ilk günü yarın, aç da değilim ama fotoğrafları görünce canım çekti inanın...

(Tariflere gitmek için resme tıklayınız)
http://tatbilir.blogcu.com/pesto-soslu-cherry-domates/8602679 

http://www.mucizelezzetler.com/tarif-detay/vaktimiz-yok-atistiralim/biberiye-dalinda-hellimli-kiraz-domatesli-sisler

Sağlıcakla kalın, hayırlı ramazanlar...

.

KüçükBahçem'den Taze Haberler

KüçükBahçem'den Taze Haberler

Evimin önündeki hepi topu 9-10 metrekarelik küçücük bahçemden güzel haberler var. Evdeki tadilattan sonra tarumar olan KüçükBahçem'i "KüçükBahçem'in sonu (mu acaba?)"  başlıklı yazımda bahsettiğim gibi, elden geçirerek yeniden canlandırmıştım. Hatta hızımı alamayıp bir de damlama su tesisatı döşemiştim...

Bir ay kadar önce dikmiş olduğum fideler büyüdüler, çiçeğe durdular. Domatesleri iplerle askıya bile aldım. Bahçe biraz çingen çadırına benzedi ama n'apalım artık.


Pembe domates fidelerinde küçük küçük de olsa domatesler belirmeye başladı. Henüz çok küçük ve yeşiller ama siz onları birde 30-40 gün sonra görün...


Henüz tam olarak büyümemiş biber, bu da yakında ne canlar yakacak...



Aralarında en hızlı davrananlar salatalıklar. Aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz bu iki salatalığı dalından kopardık, kapının önünde oynamakta olan çocuklarla birlikte birer lokma da olsa tadına baktık. Taptaze olduğu için tadı ve kokusu dahi nefisti. İkisi 211 gram tuttu ama paylaşınca bereketi mi artıyordur nedir en az 5-6 kişi tadına baktı...



Bahçede her daim nane var zaten. Bir kenarda da marul, maydanoz ve roka da yetiştiriyorum. Her gün salataya katacak kadar topluyorum.

...

KüçükBahçem canlanmaya başladı, yavaş yavaş ürünler geliyor. Geldikçe hem burada sanal olarak hem de eş dostla gerçekten paylaşacağım.

Esen kalın.


.

Saksıda Altın Çilek Yetiştirme ve Tohum Alma

[İlk yayın tarihi: 29 Eylül 2011,
 güncelleme: 27 Haziran 2012]

Geçen sene marketten aldığım altın çileklerden birisini kurutup içindeki tohumları almıştım. Bir tane meyveden onlarca tohum çıkıyor, kum gibi... Bu tohumları ilkbaharda viyollerde çimlendirdim ve KüçükBahçem'e diktim. İlk meyveler de 15 Ağustos'da dallarda belirmeye başladı.

Saksıda yetiştirdiğim altın çilek artık olabildiğince büyüdü. Kökleri saksı içinde daha fazla gidemediği için kendisini dal üretip uzamaya değil de meyveye verdi. KüçükBahçem'in bir kenarında toprakta bulunanlar ise büyümekten meyveye gidemedi. O kadar büyüdü ki domatesleri ve peppinoları bile gölgede bıraktı.

Çok değil ama olsun buna da şükür. Saksıdakiler toplam 9 tane altın çilek 26 gr geldi. Bahçede topraktakilerde meyve sayısı daha çok ama henüz olgunlaşmadılar.

Bunları ailecek bir güzel yedik, bir tanesi hariç. Onu tohumluk ayırdım.


Aynen domates tohumu alır gibi altın çileği ezip tohumları suyla bir güzel yıkadım ve süzekten geçirdim. Tane tane ayrıldılar temizlenince.

Doğrudan güneş görmeyen bir yerde bir gün kadar beklettikten sonra seneye çimlendirmek üzere mini tohum depoma kaldırdım. İki sene kadar önce 15 kadar tohuma 7 TL ödemiştim. Böylelikle hem daha fazla tohum elde ettim hem de "tohumuna para saymaktan" kurtuldum.

Seneye altın çilek maceramız devam edecek; inşallah...

Bu sene de tohumlardan 20 - 30 kadar altın çilek çimlendirdim. Fakat Eskişehir'de tohumdan çıkıp da bahçeye aktarılması arasında çok zaman geçiyor dolayısı ile sonra da meyveler iyice olgunlaşamadan sezon bitiyor. Bu nedenle çimlendirmeye sera gibi uygun bir ortamda daha erken başlamak lazım, mesela Şubat - Mart gibi.


Bu arada ilgililerine şuradaki yazıya mutlaka göz atın derim. "Saksıda yer kirazı yetiştirin" Çok temiz ve güzel anlatılmış.


Sağlıcakla kalın...




Kaynaklar:
http://www.bizimbahce.net/tag/altin-cilek-uretimi
.

Gül Fidanında Kaolin Kili Uygulaması

Güllerde Kaolin Kili Uygulaması
Bir çuval (25 Kg) kolin kili 
Kaolin, kağıda ve aspirin gibi tabletlere beyazlık vermekte kullanılan, ışığı yansıtıcı özelliğe sahip bir kil türüdür. Granit kayaçların ezilerek ufalanması ile elde edilir. Türkiye'de "arı kil" de denir. Çin porselenlerinin yapımında kullanılan bu kil türü, son yıllarda kimyasal mücadeleden kaçınan zirai üreticilerinin de ilgi alanına girmiştir. Tarımda kullanılan kaolin kaplama kili tamamen doğal bir kil olan kaolin mineralinin yaklaşık 1000 °C de yakılarak toz haline getirilmesi ile elde edilir.

Fotoğraf şu adresteki makaleden alınmıştır:
http://www.aua.gr/roussos/Roussos/Papers%20PDF/Surround%20Paper%20Biol%20Conf%20vF.pdf  

Belirli oranlarda kaolin kili ile karıştırılmış suyun püskürtülmesi ile yapılan tarımsal kaplama işlemi; bitkilerde güneş yanığını önler, fotosentezi arttırır, sıcaklık ve susuzluk streslerini azaltır. Dolayısı ile bitkinin daha iyi beslenerek daha sağlıklı büyümesine yardımcı olur. Bitki yaprak ve gövdesinin daha canlı ve güçlü olmasını sağlar.

Ayrıca, kaolin kaplaması bitki zararlıları ile bitki arasında bir engel oluşturur. Çok küçük boyutlu parçaçıklardan oluşan kaolin kili ince bir zar gibi bitki ve meyvelerin üzerini kaplayarak zararlıların hareketini, yumurta bırakmasını, beslenmesini hatta nefes almasını engeller. Var olan zararlıların da üzerini kaplaması nedeniyle, zararlıları tahriş eder, hareket kabiliyetini engeller. Dolayısı ile zararlıları kimyasallar gibi doğrudan öldürmemesine karşın yumurtlama ve larva oluşumunu engellediği için popülasyonlarının azalmasına sebep olur. Bitkiyi bir nevi kamufle ettiği için de zararlının bitkiye yerleşmesini engellediği gibi, zararlının bitkiyi terketmesine neden olur. Tamamen doğal olan kaolin kili tarımda bitki zararlılarını engellemek için kimyasal çözümlere alternatif etkin ve ekonomik çözümlerden biridir.


Bahçedeki gülleri feci bir şekilde istila eden yaprak bitlerine karşı kaolin kili uygulamayı denedim. Aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz gibi tomurcuklar dahil tüm bitkiye önerilen ölçülerde kaolin kili karıştırarak hazırladığım suyu bir fısfıs yardımıyla püskürttüm.

Yaprak bitlerince istila edilmiş gül tomurcuğu
Üzerine kaolin kili püskürtülmüş tomurcuk
İki gün sonra tomurcuk üzerindeki zararlılar azalmaya başlamış
Birkaç gün sonra zararlıların neredeyse tamamı kaybolmuş

Fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere bitkileri saran zararlılara karşı kaolin kili kaplaması uygulanabilir. Fakat gül gibi görsellik için yetiştirilen çiçekli bitkilerde kaolin kaplamasının bitkiyi çirkinleştirdiğini de göz ardı etmemek gerekir. Kaolin kili nedeniyle üzeri tozlanmış, alçıya bulanmış gibi duran bir çiçek işin doğrusu pek de güzel durmuyor. Bahçe de sanki tadilat geçirmiş gibi oluyor. O nedenledir ki daha çok zeytin, ceviz ya da sebze-meyve yetiştirenler kullanıyor bu kaolin kaplama yöntemini. (Bir sonraki yazım da Mayıslar'daki zeytin ve cevizlerime uyguladığım kaolin kili kaplaması ile ilgili olacak)

Ayrıca bu işlem yapılırken yağmursuz bir gün tercih edilmeli. Hatta meteorolojik tahminlerden yararlanılarak en az 2-3 gün sonrasında da yağmurun yağmayacağı bir günde yapılmalı. Çünkü kaolin kili suyla kolaylıkla yıkanan, bitkinin üzerinden suyla akıp gidebilen bir madde.


Kaynaklar:
http://www.kaokil.com/index.html
http://www.nuveforum.net/1008-mineraloji/67178-kaolin-cin-camuru-cin-kili-beyaz-renkli-toprak/
http://www.karasaban.net/kaolin-kili-zeytincilerin-umudu-oldu/
http://www.batem.gov.tr/yayinlar/bilimsel_makaleler/meyvecilik/kezban/kezban3.pdf
http://www.aua.gr/roussos/Roussos/Papers%20PDF/Surround%20Paper%20Biol%20Conf%20vF.pdf



.

Sayfamdaki yazılar kaynak gösterilerek ve bu sayfanın adresi verilerek kullanılabilir.

Sayfamda bazı yazılarımda bahsetmiş olduğum yöntemler kendi öğrendiklerimi, denediklerimi paylaşmak amacıyla yazılmıştır. Yapılan denemelerin sonuçları da yine burada paylaşılmaktadır. Tarif edilenlerin yanlış/eksik uygulanması, yazı dizilerinin tamamının okunmaması, vb herhangi bir nedenden dolayı istenmeyen sonuçlar elde edilmesi, beklenen sonucun elde edilememesi ve/veya karşılaşılabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumlu tutulamayacağımı bilgilerinize sunarım.

Kaynak belirterek ya da belirtmeden kullandığım yazılarımdan dolayı herhangi bir rahatsızlık duyan, haksızlığa uğradığını düşünen beni haberdar ettiği zaman ilgili yazıyı yeniden gözden geçireceğimi, şikayetinde haklıysa yazıda gerekli düzeltmeyi ivedilikle yapacağımı taahhüt ederim.
-=(RaideR)=-

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | ReviewSilo - Reviews for e-Shopping