Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Taşyününde (rockwool) Şeflera (Beş Parmak) Bitkisi Köklendirme


Yaprakları parmak şeklinde açıldığı için Beş Parmak ismi verilen ev bitkisinin yurtdışındaki diğer bir adı da Şemsiye Ağacı'dır. Araliaceae bitki grubuna dahil olup 200 kadar çeşidi olmasına karşın ülkemizde de en çok Schefflera arboricola türü evlerde yetiştirilmektedir. Yabancı dildeki yazılışının okunduğu gibi Türkçe Şeflera da denmektedir.


Yukarıdaki görsellerdeki şeflera bitkileri Prag Valisinin residansında bulunmaktadır. Fotoğraflar tarafımdan çekilmiştir. İnanmayan (niye ki!) şuradan kontrol edebilir--> Mayor's Residence

Burada  şeflera bitkisinin ne olduğunu, neye benzediğini kısaca tanıttıktan sonra taş yününde yaptığım yapraktan çoğaltma işlemini fotoğraflarıyla aktarmaya çalışacağım. Çoğunuzun bildiği üzere taş yünü, bitkilerin kolayca köklenmesini sağlayan çoğaltma (clonning) ortamlarından birisidir. Bazalt, kireç gibi kaya türlerinin yüksek sıcaklıklarda eritilmesi ve kalıplara püskürtülerek soğutulması ile yapılır. Gözenekli yapısı ile nemi tuttuğu, köklerin rahatlıkla hareket etmesini sağladığı için topraksız tarımda da kullanılır.


Daha önceki bir yazımda Çin'de getirttiğim üzeri yazılı dekoratif bir fasulyeyi taş yününde çimlendirmiştim.


Fotoğrafta da görülebileceği gibi, iyi bir köklendirme sağladığı için bizim veletlerin kırdığı bir şeflera yaprağını Cultilene marka taş yününe tabiri caizsa "saplayarak" köklendirmeyi denedim. Daha önce şeflera bitkisinin nasıl çoğaltıldığına ya da köklendirildiğine dair herhangi bir bilgim ya da tecrübem yoktu. Bu sitenin amacı denemelerimi paylaşmak malumunuz, bunu da deneyerek görmek istedim.


Taş yününde köklenmeye başladığını görünce bir saksıya aktarmıştım. Bitki tutmasaydı yaprakları teker teker dökülüyor; bu hala diri durduğu için merakıma yenildim saksıyı devirdim.

Henüz 2-3 ay kadar vakit geçmişti ki bizim şeflera yaprağının kökleri kabına sığamamış saksının şeklini almış. Köklerdeki toprağı silkeleyince kök oluşumu daha da net görünür oldu.



Merakımı giderdim, gördüm ki bizim şeflera yukarıya toprağın üstüne bir şey hissettirmeden saksının içinde iyice köklenmiş. Söylemeyi unuttum galiba, köklenmeyi desteklesin diye yaprağı önce Clonex Jel'e daldırıp taş yününe öyle saplamıştım. Bunun da olumlu etkisi olmuş belli ki.

Sonra nazikçe şefleramı yeniden saksıya yerleştirdim. Umarım zarar vermemişimdir ama ne yapayım meraklıyım işte dayanamıyorum, tutup tutmadığını anlamak için yerinden söküyorum. Rahmetli dedem de diktiği fidanları 2-3 gün sonra tutup tutmadığını anlamak için yerinden sökermiş. Bizde ırsi galiba..

Yeni sloganımız: 
"Bahçecilik hobi değil, tedavi edilmesi gereken bir takıntıdır. Tedavisi ise topraktadır..."


Yararlanılan kaynaklar:
http://www.bitkibakimi.com/cicek/190-seflera-bitkisi-bakimi-ve-yetistirilmesi-hakkinda-genel-bilgiler.aspx
http://www.bitkivecicek.com/seflera-schefflera-besparmak-cicegi
http://hobibahcemiz.net/viewtopic.php?f=39&t=8526
http://en.wikipedia.org/wiki/Schefflera
http://www.ehow.com/facts_6954464_buy-rockwool.html
http://www.hydrodynamicsintl.com/clonexmain.htm
.

KüçükSeram ve turplarım; turp gibiler maşallah...


KüçükSeram ve turplarım; turp gibiler maşallah...

KüçükBahçem'deki KüçükSeram'ın açılışını yapmıştım 17 Aralık 2011'de. Daha orada sera falan yokken; biberleri, domatesleri, patlıcan, peppino ve altın çilekleri söktükten ve bahçeyi kabaca çapalayıp temizledikten sonra; KüçükBahçem boş durmasın diye birkaç avuç kara lahana ve turp tohumu serpmiştim. Turplar ve lahanalar kendilerini gösterir gibi olduğu vakit de üzerlerine serayı oturttum.

Seranın altında daha korunaklı olduğu için Eskişehir'in meşhur soğuk ayazından fazla etkilenmediler, yavaş yavaş büyüyorlar burada.

Tohumları düzenli olarak ekmeyip avuç avuç serpiştirdiğim için rasgele yerlerde çimlendiler. Arada bir bazılarını sökerek ayıklıyorum ki birbirlerinin büyümesine engel olmasınlar.

Bu fotoğrafları da çekeli bir hayli zaman oldu, şimdi biraz daha seyrekler ve biraz daha büyümüş haldeler turplarım.



Bu yazıyı yazarken aklıma geçenlerde gözüme takılan bir haber geldi: Turplar Vadisi. Günümüzde iletişim kanallarını doğru ve akıllıca kullananlar (akıllıca kullanmaya pek de gerek yok aslında Bknz. Doğuş ve saksısı) bir anda milyonlarca kişiye ulaşabiliyorlar. Bunun güzel örneklerinden birisi de, Türkiye'nin turp ihtiyacının yüzde 70'ini karşılayan Osmaniye'nin Kadirli ilçesi çiftçilerinin çekmiş olduğu "Turplar Vadisi" isimli iki bölümlük kısa video. Bu video sayesinde hem ilçelerini hem de ürünlerini büyük kitlelere tanıtmış oldular. Tebrik ediyoruz kendilerini.

Turplar Vadisi 1. Bölüm için tıklayınız-->  http://www.youtube.com/watch?v=wwHNz1fAR2c
Turplar Vadisi 2. Bölüm için tıklayınız-->  http://www.youtube.com/watch?v=uO0Vh5HmBJY

Her şey gönlünüzce olsun.

Brezilya Ağaç Üzümü - Jabuticaba


Bu gövdesini böcekler istila etmiş gibi duran ağaç, meyvesini gövdesinden veren Brazilya Üzümü ya da orijinal adıyla Jabuticaba. Bu tür şeylerde latince isim olmazsa olmaz diyorsanız bu da latince adı: Myrciaria cauliflora. “Çiçek açar” anlamına gelmekteymiş.

Ben gidip yerinde canlısını görmedim ama bir yerde fotoğrafları denk geldi biraz google'ladım. Öğrendiklerimi sizinle de paylaşayım istiyorum.

Mersingillerden, sulu bir yaz bitkisiymiş. Bu özelliğinden anlaşılıyor ki suya ihtiyaç olan sıcak yerlerde yetişiyor aynen karpuz gibi. Allah her şeyi bir amaç için büyük, evrensel sisteme uygun olarak yaratmış nitekim. Sadece Güney Amerika'da bulunan bu ilginç ağaç özellikle Paraguay, Arjantin ve Brezilya'da bol miktarda bulunmaktaymış.

Meyveden önce ağacın gövdesinde çiçekler açıyormuş aşağıda da görebileceğiniz gibi.

Sanki gövdeye pamuk yapıştırılmış gibi değil mi?

Sonra çiçekler büyüyünce de içinde meyve oluşmaya başlıyormuş. Önceleri yeşil olan Jabuticaba meyvesi sonra kararıp tam anlamıyla morarıyormuş.





Her ağaç 2 yılda bir meyva veriyormuş. Blueberry - yabanmersinine benzeyen meyveleri dalından koparılıp yenebildiği gibi kurutularak da tüketilebiliyormuş. Bir meyvenin çapı yaklaşık 4 cm  kadar ve içinde de 4 adede kadar büyük tohum içermekteymiş. Çilekten biraz daha büyük olan meyvaları uzun süre saklanabiliyormuş.  Meyveleri taze olarak ya da konserve, dondurma, şerbet, komposto ve şarap yapılarak tüketilebiliyormuş. Sağlık için de faydalı olduğuna inanılan Jabuticaba, bademcik, astım ve ishalde kaynatılarak tedavi amaçlı da kullanılıyormuş. Kaynatılıp içilmesi astıma, kan tükürmeye, dizanteri gibi rahatsızlıklara iyi gelmekteymiş. Bademciklerinde iltihap olanlar tarafından iltihabı hafifletmek için kullanılıyormuş ayrıca. Meyvede dzhabotikaby çeşitli antikanser bileşeni bulunmuş.

Hergün yeni bir gelişmenin duyurulduğu kanser araştırmalarında bu madde de araştırmaya değer.






Brezilya Üzüm Ağacının anavatanı Güney Amerika;  özellikle de Brazilya, Arjantin, Paraguay ve Bolivya. Buna karşın Kuzey Yarı kürede don olmayan, ılıman iklimli bölgelerde de çok sınırlı sayıda da olsa ticari olarak yetiştirilmeye başlanmış. Ağacın büyümesi çok yavaş, 12 metreye kadar boylanabiliyormuş. Aşılı ağaçlar 5 yılda meyve vermeye başlarken tohumdan yetişenlerin meyveye gelmesi 20 yılı buluyormuş. Bu özelliklerinden dolayı bonzai yapımına da uygun bir ağaçmış.

Bitki güneşli ya da yarı güneşli ortamda, iyi dranajlı hafif asidik ve sulu toprakta yetişmekte ve kökleri sığ olduğundan toprağın nemli olması donmaması gerekmekteymiş.

Meyve hakkında wikipedia şöyle bahsetmiş kısaca:


The Jabuticaba (Myrciaria cauliflora (Mart.) O.Berg.) (also called Brazilian Grape Tree, Jaboticaba, Jabotica, Guaperu, Guapuru, Hivapuru, Sabará and Ybapuru) is a fruit-bearing tree in the family Myrtaceae native to Minas Gerais in southeastern Brazil grown for the purple, grape-like fruits it produces. Other related species in the genus Myrciaria, often referred to by the same common name, are native to Brazil, Argentina, Paraguay, and Bolivia. The fruit is purplish black, with a white pulp; it can be eaten raw or be used to make jellies and drinks (plain juice or wine).

Benden bu kadar meraklısı biraz da Google Abi'ye sorsun, aşağıdaki linklere bakıversin...

Kaynaklar:
http://en.wikipedia.org/wiki/Jabuticaba
http://www.crfg.org/pubs/ff/jaboticaba.html
http://www.tradewindsfruit.com/jaboticaba.htm

KüçükBahçem'in Küçük Serası


Günlerden bir gün, KüçükBahçem'deki son ürünleri de topladıktan sonra kışın bahçede ne yapsam diye düşünürken aklıma sera yapmak geldi. Öncelikle bilindik büyük alışveriş merkezlerindeki minik seraları inceledim. Sonra da internet taraması ile pratik, portatif sera yapımlarını araştırdım. Gördüm ki çok değişik şekillerde ve maliyetlerde kendi kendine sera yapmak mümkün.

Bahçe tipi hazır imalat seralar bir hayli pahalı olabiliyor, bence satın almaya da hiç gerek yok. Kendimiz fazla zorlanmadan basit bir sera yapabiliriz.

Hem kendi kendine yapmış olmanın keyfi bir başka...

Çalakalem kabataslak bir şekil çizdim. Ölçülerini kendi KüçükBahçem'e göre belirledim.


Sonra gidip bir yapı malzemesi mağazasından gerekli malzemeleri satın aldım. İşte fotoğrafı ve listesi:
16 m 0.20 çaplı PPRC boru
12 adet T (0.20 çap)
 6 adet 45 derecelik dirsek (0.20 çap)
 1 adet artı (artık teknikteki adı neyse...)
15-20 adet boru klipsi (0.20 çapa göre)
 PVC yapıştırıcı
Sudan, ısıdan etkilenmeyen güçlü bir bant
10 m2 kadar kalın, saydam naylon


Gerekebilecek alet edevat ise şunlar:
(Aslında boruları eklemek için ısıtıcılı özel kaynak makineleri kullanıyorlar. Fakat bende böyle bir cihaz olmadığı için eldeki cihazları kullandım.)
Borunun uçlarını inceltmek için taşlama makinesi
Boruları kesmek için bir kıl testeresi ya da dekupaj testere
Her zaman lazım olacak, 1 adet sabit boyalı kalem
Şeritmetre
Yerine göre gerekirse bir adet perçin aleti ve bir miktar perçin
Sıcak silikon tabancası ve yeteri kadar silikon çubuk
1 demlik çay (lazım olacak)
ve en önemlisi iyi bir asistan. Bende iyi ki OğulMonk var.


Asistanımızla birlikte boruları ölçülerimize uygun olarak işaretledikten sonra testeremizle düzgün ve temiz bir şekilde kesiyoruz. Kesilen boru parçalarının uçlarını taşlama makinesi ile bir miktar inceltiyoruz. Taşlama makinesi yoksa bir zımpara ya da eğe ile de aynı işi görebilirsiniz fakat sizi bir hayli uğraştırır.



Eklemeleri yapmadan önce, değerli komşumun tavsiyesi üzerine dirsekleri ve T'leri makarna gibi iyice bir kaynattım ki ısıdan dolayı genleşerek borular daha rahat girebilsin. Fakat kullandığım PPRC borular zaten sıcak su iletiminde kullanılmak üzere yapıldığından beklediğim kadar esnemedi, genleşmedi. Eğer siz farklı tipte bir boru kullanacaksanız ısıtma işlemi sizde daha faydalı olabilir.


Oynaya oynaya patates hasatı

Biz balkonda, KüçükBahçem'de sandıkta 2 kg patates yetiştirdik mi seviniyoruz, ya bu adam ne yapsın?
N'apacak zil takıp oyanayacak elbet. Traktör mü? Haa oo tarlanın yabancısı değil kendi kendine gider zaten..

İzliyoruz ve oynuyoruz bir yandan, haydiii.

Videoyu çekenin de oynayanın da eline, göbeğine, emeğine sağlık...


Çalışmazsa diye videonun linki burada -->http://www.youtube.com/watch?v=to9VJ98ghno

Türkünün sözlerini ben ancak bu kadar anlayabildim. Tekrar tekrar dinleye dinleye de bir hal oldum, her tarafım oynar oldu. Yanlışsa, eksikse yorumlara bırakın lütfen.


Ocağın batmasın patates

Ocağın batmasın patateees

haydi

yaz gelince ekeriz
güz gelince sökeriz
sen olmasan patates
üç öğün biz ne yeriz

marfona granola binella
agria marabel satina
hastalık girmiş kardeş
verem kanser sakın inanma

tutturdunuz bir kanser hastalığı
Kiledereye Alacasara
Kaymaklıya Derinkuyuya
Attınıza varya
Urgan ile Arabı...

Derinkuyu Kaymaklı
Çiftçi hevesini aldı
Alayaşar Kiledere
Postalar hava aldı

marfona granola binella
agria marabel satina
hastalık girmiş kardeş
verem kanser sakın inanma

Söylediğiniz yalana
Siz inanıyor musunuz dostlar?

Patatesin kökünü
Ekemedim ekini
Traktörün tekeri
Sattım seni ...

marfona granola binella
agria marabel satina
hastalık girmiş kardeş
verem kanser sakın inanma

Yalanınız batsın var ya
5 yıl cezalarda dolandırdınız
bu ...




Bizi izlemeye, okumaya devam edin; her şey gönlünüzce olsun...


Patates çeşitleri, patates türleri: Adora, Agata, Agria, Alaska, Alpha, Anais, Anna, Ari, Atlas, Banba, Binella, Carlita, Caspar, Condor, Cosmos, Cycloon, Desiree, Dorado, Elfe, Elodie, Fabula, Fasan, Felsina, Fianna, Florice, Granola, Hermes, Hertha, Impala, Innovator, Isola, Jelly, Konsul, Korrigane, Lady Claire, Lady Olympia, Lady Rosetta, Latona, Laura, Lola, Lyra, Marabel, Maranca, Marfona, Melody, Milva, Mondial, Morene, Obelix, Opal, Orla, Pamina, Panda, Pasinler 92, Pepo, Planta, Provento, Quinta, Ramos, Ranger Russet, Remarka, Resy, Russet Burbank, Safrane, Sante, Satina, Shepody, Slaney, Soleia, Solide, Tomensa, Universa, Van Gogh, Velox, Verdi, Victoria, Alegria, Borwina, Everest, Gala, Louisana, Madeleine, Orchestra, Safari, Triplo

Kilosu 50 bin euro yani yaklaşık 122 bin TL'ye ıspanak



Kilosu 50 bin euroya yani yaklaşık 122 bin TL'ye ıspanak olur mu, olur? Nasıl,

Sebze ve meyvelerin insan sağlığına olan faydalarını arttırabilmek için bilim insanları özel koşullarda sebzeler yetiştiriyorlar. Dolayısı ile bir kilo ıspanak ya da marul , maydanoz ellibin euroları bulabiliryor.

Bitkiler, hastalıklara karşı doğal olarak bünyelerinde bazı koruyucu maddeler içerir. Bunların başında flavonoid adı verilen bileşikler gelmektedir. Flavonoid en çok da günlük hayatta sıkça tükettiğimiz başta çay olmak üzere baharatlar, çeşitli sebze ve meyvelerde bulunmaktadır. Flavonoidler özellikle değerli antioksidan özellikler barındırırlar. Bu sayede vücut birçok hastalığın sorumlusu olan tehlikeli radikalleri yakalayarak etkisiz hale getirebiliyor.

Flavonoidlerin kalp-damar rahatsızlıklarından kansere kadar birçok hastalığa karşı koruyucu etkisi var. Bugüne kadar Flavonoidlerin potansiyelinin ne kadar büyük olduğu kanıtlanabilmiş değildi. Bonn Üniversitesi ve Jülich araştırma merkezinde bu etkiyi ortaya çıkarmak için son derece pahalı sebzeler yetiştiriliyor.

Maydonoz, ıspanak, nane gibi yüksek miktarda flavonoid içeren bitkilere karbondioksit gazı veriliyor. Bu gaz bitkilerin büyümesi için gerekli. Ancak bilim insanları deneyleri sırasında atmosfere zararlı karbonlar içeren bildiğimiz karbon-12’yi değil, nadir olarak bulunan karbon-13 ağır izotopunu kullanıyorlar. Zaten bu yüzden çok pahalı bir yetiştirme tekniği.

Jülich Araştırma Merkezi’nin biyoloji uzmanı Profesör Ingar Janzik, “Bu ağır izotop doğada da mevcut ancak normal karbondioksit içindeki payı yüzde biri geçmiyor“ diyor. Bu yüzden de  4 bin litre karbon-13 ağır izotopu yaklaşık 100 bin euro ediyor.


FLAVONOİDLER KANSERE KARŞI KORUYOR MU?

Bu pahalı araştırmanının nedenine gelince; Bonn Üniversitesi Beslenme ve Gıda Bilimleri bölümünden Maike Gleichenhagen bu karbondan flavonoid elde ettiklerini açıklıyor. Yani bitkilere karbon-12 izotopu yerine daha nadir bulunan karbon-13 verildiğinde, flavonoidler daha da belirgin hale geliyor. Araştırma için belirginleştirilmiş flavonoidler bitkilerden ayrıştırılıp gıda maddeleriyle karıştırılıyor. Daha sonra teste katılan şanslı denekler bu gıdaları tüketecek. Bonn Üniversitesi’nden Benno Zimmermann, kan tahlilleri sonucunda örneğin flavonoidlerin vücutta nereye yerleştiklerini kolayca belirleyebilmeyi umuyor. Testlere 2012 yılı başında başlanacak. İlk sonuçların 2012 ortasında alınması bekleniyor.

İlk sonuçların alınmasından sonra flavonoidlerin kalp-damar rahatsızlıkları ya da kansere karşı korunmada nasıl bir etkisi olduğu ve bu maddenin insan sağlığının korunması için nasıl kullanılabileceği ortaya çıkacak.

Kaynak:
http://gundem.milliyet.com.tr/bu-ispanagin-kilosu-50-bin-euro/gundem/gundemdetay/18.11.2011/1464450/default.htm

KüçükBahçem'in pepinoları

12 Ekim 2011 tarihli şuradaki yazımda

Şekli ve desenleri  ne kadar da birbirine benziyor. Acaba pepino mu patlıcana baka baka olgunlaşıyor yoksa patlıcan mı peppinoyu örnek alıyor. Aslında alışık olduğumuz üzere patlıcanın morumsu siyah olması gerektiğine göre belki KüçükBahçem'deki bu patlıcanlar pepinoya benzemeye çalışmışlar diye zannediyorum.

demiştim. Meğerse pepino zaten patlıcangillerdenmiş;  Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın Ekim 2011 sayılı Tarım Bülteni'nin yalancısıyım. Aşağıda bültendeki  pepino ile ilgili yazıyı bulabilirsiniz ama önce KüçükBahçem’in pepinolarının bir tadına bakalım değil mi…


 Bahçeyi temizledikten sonra pepinolar daha da açığa çıktı



Bu sene sadece bu gördüğünüz 2 adet pepinoyu yetiştirebildim. KüçükBahçem adından da anlaşılacağı gibi küçük olduğundan pepinolar domateslerin ve altın çileklerin arasında sıkıştı kaldı. Bu nedenle fazla ışık alamadığı için fazla meyve vermedi. Fakat bu iki tane de son derece lezzetliydi. Kelek kavun, salatalık sanki biraz da ananas tadı aldım. Aşağıda da böyle tarif edilmiş zaten.

Aşağıdaki yazıda yetiştirme şartları ile ilgili güzel bilgiler verilmiş. Seneye bunlara dikkat edeceğim. Pepinonun fidelerini; domates, biber gibi alışık olduğumuz sebze fidelerine göre bir hayli pahalıya yaklaşık on katı bir fiyata almıştım. Gördüğüm kadarı ile fidesini üretmek çok zor değil. Toprağa deydiği yerden kök salıyor. Bir iki dalından çelik alıp toprağa dikmiştim, onlar bile köklenip tuttular. Kışın Eskişehir'in soğuğundan koruyabilirsem önümüzdeki sezona kendi fidelerimi üretmiş olacağım inşallah.

Ekim 2011, Tarım Bülteni
Eski Damağa Yeni Tat: PEPİNO

Ayşe Gül ULUCAN ŞAHİN
 



Her şey gönlünüzce olsun, sağlıcakla kalın.

Domatese Güneş Kremi

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın basılı yayınlarından Tarım Bülteni'nin Eylül 2011 sayısından...

"Kaolin" adlı yumuşak beyaz renkli killi toprak, güneş ışınlarının yol açtığı "domates yanığı"na çare olmak amacıyla Nevşehir'de kullanılmaya başlandı.

Çiftçi, doğa şartlarıyla mücadelede yeni bir yardımcıya kavuştu. Kaolin adlı yumuşak beyaz renkli toprak çeşidi ile domates yanığının önüne geçilmesi amaçlanıyor.

DOĞAL KORUYUCU
Nevşehir Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Ahmet Şahin, "Bitkilerin yüksek sıcaklıkta döl tutma ve tohum bağlaması gecikmekte, düşük sıcaklıkta ise bitkinin vegetatif gelişimi yavaşlamaktadır. Bu durumlara karşı çiftçilerimiz kendi imkânları doğrultusunda değişik çözümler bulmaya çalışmaktadır. Yetiştiricilerimizin ürünlerinde uygulanan kaolin adlı partikül film materyali, tamamen doğal bir koruyucu kil mineralidir. Bu toprak çeşidi meyve ve sebzelerde güneş yanıklığı zararının önüne geçilmesinde önemli katkılar sağlamaktadır." dedi.

Deneme amacıyla üreticilerin bahçesindeki uygulama sonuçları ile kaolin uygulaması yapılmayan diğer bitkilerin durumları İl Müdürlüğü tarafından karşılaştırılarak çiftçilere bilgi verilecek.

MEYVECİLİĞE DESTEK
Öte yandan, Nevşehir Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünce 2011 yılında Özel İdare destekli projelerden yararlanarak sebzecilik ve meyvecilik yapan çiftçilerin bahçelerinde İl Müdürlüğü teknik personeli tarafından kontrol ve denetimler yapılmaya devam ediyor. Nevşehir'de 2011 yılı Özel İdare desteği ile 3 adet plastik ör-tülü sera, 250 dekar badem, 150 dekar kiraz, 250 dekar ceviz, 17 dekar sırık domates ve 10 dekar çilek projesi uygulandı.



Her şey gönlünüzce olsun...


KüçükBahçem'in Altın Çilekleri Hasat Edildi

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın basılı yayınlarından Tarım Bülteni'nin Eylül 2011 sayısında Karaman'daki altın çileklerin hasadına dair kısa bir yazı var. O yazıya geçmeden önce KüçükBahçem'deki Altın Çilek nam-ı diğer Yer Kirazının hasadına bakalım.

Bunlar benim KüçükBahçem'deki altın çilekler. Bu fotoğrafta topladıklarım 422 gram görünüyor. Ertesi gün bir o kadar daha topladık.


Tepsiye kuruması için bıraktık.




Maalesef altın çilekler dalında tam olgunlaşamadan toplamak zorunda kaldım. Galiba Eskişehir'in yaz mevsimi kısa geliyor altın çileklerin olgunlaşabilmesi için. Gece ayazları başladığı için yeşilken topladım. Tepside beklettiklerimizin bazıları kuruyup sarardı. Tadı biraz ekşimsi ama olsun, KüçükBahçem'in altın çilekleri bunlar.



5 Ekim 2011 tarihli "Saksıda Altın Çilek Yetiştirme ve Tohum Alma"  yazımda da bahsetmiş olduğum saksıdaki altın çilekler daha tatlıydı. Aynı yerde yetişmelerine rağmen saksıda olan bu altın çilek bahçedekine göre daha önce olgunlaştı ve tadı da daha tatlı oldu. Galiba, saksıda olan daha fazla kök salıp büyüyemeyecceğini hissetiği için meyvesini daha çabuk verdi. Diğerleri bir yandan kök saldı diğer yandan dallandıkça dallandı. Ben budadıkça başka yerden sürgün verdi. Doğru zamanda doğru budama yapmanın da önemli olduğunu böylelikle anlamış oldum. Bir de güneşi bol istiyor, seviyor bu çilekler güneşi ve sıcağı.


Bu da Tarım Bülteni'ndeki yazı
Altın Çilekler Hasat Ediliyor
Karaman'da alternatif ürünlerin yaygınlaştırılması amacıyla üretimi desteklenen "yer kirazı" diğer adıyla "altın çilek" bitkisinin hasadına başlandı. Hasat döneminde Gıda, Tarım ve Hayvancılık il Müdürlüğü teknik elemanlarınca çiftçilere teknik destek sağlanıyor. İl Müdürü İsmail Uluad yaptığı açıklamada: "İlimizde alternatif ürünler arasında önemli yere sahip olabileceğini düşündüğümüz bu ürünün çiftçilerimize tanıtılması amacıyla farklı köylerde örnek üretim alanları oluşturulması için İl Özel İdaremizin katkılarıyla altın çilek fidesi dağıtımı yapılmıştır. Yetiştiriciliği yapılan yer kirazı çiftçilerimiz tarafından tanındıkça üretim miktarı ve verimi giderek artacaktır." dedi.

Her şey gönlünüzce olsun.

KüçükBahçem'de 2011'in Son Pembeleri

Bu sene yaz geç geldi, erken gitti. Artık Eskişehir'de havalar iyice serinledi, güneş de yüzünü az göstermeye başladı. Dolayısı ile artık domates bitkileri çiçeklenmediği gibi yeşil domatesler dahi kızaramaz oldu.

KüçükBahçem'den en son topladığım pembeler 1kg'dan fazla gelmişti...




Bu pembeleri topladıktan sonra da dallardaki yeşiller bir türlü pembeleşemedi.
Geri plandaki pepinolara da dikkatinizi çekerim




Salkım çerilerim de alacalı kaldı...

Zaten bu sene pembe domates diye diktiklerimin çoğu bir karışıklık nedeniyle salkım çeri çıkmıştı. Bu yüzden de pembe domates üretimim çok az oldu.

Yine de tohumlarından aldım bir sonraki sene için. Yine geçsin sonbahar-kış, gelsin ilkbahar-yaz; yine tohumları çimlendireceğim, yine dikeceğim fideleri KüçükBahçem'e sonra da toplayacağım pembelerimi inşallah.

KüçükBahçem'de, domateslerimin gölgesinde de kalsa geri planda  yetişen patlıcanlarım, altın kirazlarım hatta pepinolarım bile var bir kaç tane de olsa.

Olgunlaşan altın çileklerimin tadı son derece güzel. Marketten aldıklarımdan eksiği yok fazlası var.

Soldaki patlıcan sağdaki ise pepino. Şekli ve desenleri  ne kadar da birbirine benziyor. Acaba pepino mu patlıcana baka baka olgunlaşıyor yoksa patlıcan mı peppinoyu örnek alıyor. Aslında alışık olduğumuz üzere patlıcanın morumsu siyah olması gerektiğine göre belki KüçükBahçem'deki bu patlıcanlar pepinoya benzemeye çalışmışlar diye zannediyorum.

Henüz pepinoları toplamadım ama patlıcanın 3 tanesi 1.3 kg geldi.

Şimdilik KüçükBahçem'den haberler bu kadar, sağlıcakla kalın. Her şey gönlünüzce olsun.
.



Dev Sebzeler

Yetiştirdiği 8.15 Kg'lık dev soğanı ile poz veren Pete Glazebrook isimli çiftçi, dünyanın en ağır/büyük soğanını yetiştirme rekoru ile Guinnes Rekorlar Kitabı'na girdi.



İngiltere'nin Harrogate kentinde bir asırdır düzenlenen "Harrogate Autumn Flower Show" festivalinde çiftçilerin yetiştirdiği dev sebzeler büyük ilgi çekti. Festivalde, 8.150 kiloluk soğan, 45 kiloluk kabak ve 83 santimetre uzunluğundaki salatalık sergilendi.
 Dev domates (bizim pembeler arasında da var böyleleri hatta daha büyükleri)

devamı aşağıda...


İşyerimizdeki KüçükBahçem'izde Bağbozumu

Yine geldik doğrusuyla, yanlışıyla bir sezonun sonuna. Bu sezonda da kendimizce bir şeyler yetiştirmeye çalıştık KüçükBahçem'izde. Dolayısıyla girişte "doğrusuyla yanlışıyla" demiş olsak da bu işte her şey doğruydu. Ne demiş büyükler, "Galiptir bu yolda mağlup".

Eksik olmasın bir kaç iş arkadaşımızla birlikte, öğlen saatlerini değerlendirmek amacıyla bahçemizin bir kenarında salatalık, domates, biber, altın çilek, kavun, kabak hatta peppino bile yetiştirdik.

Bizim için güzel bir eğlence oldu. Kendi yetiştirip kendimiz yediğimiz sebzelerin de tadı bir başka oluyor elbete. Bu sene doamtese ve salatalığa para vermedik. Tamamen KüçükBahçem'izden karşıladık bu ihtiyacı. Toprak şirketten, su şirketten. (Toprak zaten boş duruyordu ama şirketin suyunu kendi çıkarınız için kullanmışsınız diye düşünenlere cevaben: biz de tuvalete birer kez eksik girmek suretiyle sifon suyundan tasarruf ettik, bu böyle biline !)

Maalesef Eskişehir'de yaz sezonu kısa sürüyor. Üstüne bir de bu sene yaz geç geldi, yağışlar uzun süre kesilmedi. Dolayısı ile fideleri toprağa geç diktik. Şimdi ise artık havalar iyice soğudu. Bağbozumu  zamanı geldi KüçükBahçem'izde. İçimiz acıyarak söktük bize bol bol ürün vermiş domatesleri, biberleri, patlıcan bitkilerini...


En uzun kökler altın çileklerde, sımsıkı sarılmış toprağa bırakmıyor...

Son mahsuller...

İlk etapta sadece örtü altındaki domateslere dokunmadık. Bunları sökmek ertesi güne kaldı. Onların da akibeti aynı oldu.


ve günün sezonun sonunda işyerimizdeki KüçükBahçem'iz seneye yeniden fidelerle buluşmak üzere temizlendi, çapalandı, kabartıldı. "İnşallah" seneye bu seneden edindiğimiz tecrübelerle amatör bahçeciliğimize devam...


Meraklısına maceramızın tamamı şu linklerde:

15 Haziran 2011 İşyerindeki KüçükBahçem'iz 

02 Temmuz 2011 İşyerindeki KüçükBahçem'izin ilk mahsülleri

27 Temmuz 2011 Hıyarlar İşyerimizdeki KüçükBahçem'izden...

19 Ağustos 2011 Bundan böyle domatesler de işyerimizdeki KüçükBahçem'izden...

11 Eylül 2011 Bayram dönüşü işyerimizdeki KüçükBahçem'iz


Görüşmek umuduyla...


Sayfamdaki yazılar kaynak gösterilerek ve bu sayfanın adresi verilerek kullanılabilir.

Sayfamda bazı yazılarımda bahsetmiş olduğum yöntemler kendi öğrendiklerimi, denediklerimi paylaşmak amacıyla yazılmıştır. Yapılan denemelerin sonuçları da yine burada paylaşılmaktadır. Tarif edilenlerin yanlış/eksik uygulanması, yazı dizilerinin tamamının okunmaması, vb herhangi bir nedenden dolayı istenmeyen sonuçlar elde edilmesi, beklenen sonucun elde edilememesi ve/veya karşılaşılabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumlu tutulamayacağımı bilgilerinize sunarım.

Kaynak belirterek ya da belirtmeden kullandığım yazılarımdan dolayı herhangi bir rahatsızlık duyan, haksızlığa uğradığını düşünen beni haberdar ettiği zaman ilgili yazıyı yeniden gözden geçireceğimi, şikayetinde haklıysa yazıda gerekli düzeltmeyi ivedilikle yapacağımı taahhüt ederim.
-=(RaideR)=-

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | ReviewSilo - Reviews for e-Shopping