Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İş yerimdeki KüçükBahçemiz, 2012 Yaz Sezonu

Damlama borusu ve su damlası
"Yerinde saymak bize yakışmaz. Zaten yerinde durmak diye bir şey yok dünyamızda, illaki hareket edersiniz. Bu hareket referansınıza göre ya ileriye ya da geriye doğrudur." diye konuyla ucundan accık alakalı bir girişten sonra gelelim işyerimizdeki KüçükBahçemiz'in 2012 yaz dönemi açılış hikayesine. Ama önce bir hatırlatma olsun diye: Geçtiğimiz yıl şöyle demiştik "FaceBook'da sanal olarak çiftçilik yapacağımıza birkaç arkadaş işyerimizdeki bahçenin bir kenarında doğal olarak bir şeyler yetiştirmeye çalışıyoruz" (Devamı için tıklayınız)


Bu sene ise "KüçükBahçemiz"i "KüçücükTarlamız" yapma yolunda yol katettik, yani kendi çapımızda yerimizde saymadık... KüçükBahçem'de damlama sulama yöntemini uyguladıktan sonra hızımızı alamayıp, işyerimizin geniş bahçesinde kendimize ayırdığımız bölümüne de damlama borusu çektik. (Ama öncesinde işyerimizin kadrolu bahçevanları Nafiz Dayı'ya ve Hasan Usta'ya teşekkürü bir borç biliriz. Eksik olmasınlar bize ayrılan bölümü çapaladılar, gübre ilave edip bir kez daha çapaladılar. Ekime hazır hale getirdiler, bize pek bir iş bırakmadılar.)

İşlem öncesi bahçenin durumu

Küçük bir keşiften sonra, damlama borularını bir ana boruya saplamak suretiyle dikine dikine uzatmaya karar verdik. El birliği ile birbirine paralel 9 hat çektik.

Heyecanla bahçeyi hazırlıyoruz
Damlama boruları neredeyse hazır



Tesisatı tamamladıktan sonra çeşmemizi açarak ilk testimizi yaptık. Hiç de fena değil sonuç. Fotoğrafta da görüleceği gibi salma sulamadakinin aksine su sadece damlalıkların olduğu yerlere veriliyor. Bu sayede su israfı olmuyor. Aşırı sulama nedeniyle mineral kaybı, aşırı buharlaşma,  toprağın üstünün kaymaklanması, köklerin açılması gibi sorunlar da yaşanmıyor. Gereksiz yere her yer sulanmadığı için de yabani otların beslenmesi ve dolayısı ile büyüyüp yayılması da engelleniyor.
Su sadece damlalıklardan veriliyor toprağa

Tesisatın test edilip toprağın da nemlendirilmesinden sonra ertesi gün boru üzerindeki deliklere göre çimlerimizi diktik yine elbirliği ile. 8 sıra boru boyunca domates (pembe, oturak ve çeri), biber (çarliston, jalepeno, kamber, tatlı kıl, demre), patlıcan (tombul, uzun), salatalık diktik. Çit boyunca da susaklarımızı diktik ki bunlar da çitlere sarılabilsinler. Borunun artan bölümünü de bahçenin aşağı ucuna doğru uzattık. Buralara da büyük yapraklı olupda çok yayıldığı için kabak (balkabağı, kızartmalık sakız kabağı) ve ayçekirdeği ile mısır diktik. Bir yandan da "3 kardeş / three sisters" deneyeceğiz bu sene. Toplamda 190 - 200 kök sebzemiz var işyerimizdeki bahçemizde.

Önce pembe domateslerimizi diktik

Biz fide dikimini bitirir bitirmez kısa bir yaz yağmuru yağdı, iyi de oldu. Bu sayede toprağın üstü de nemlenmiş oldu. Bir miktar daha can suyu oldu bizim fidelere.
Gelen yaz yağmuru can suyu oldu


Şimdi bize sadece, günde bir defa 2-3 saatliğine çeşmeyi açmak kalıyor. Su ağır ağır, damlaya damlaya veriliyor bitkilerin köklerine doğru. Aslında bu iş biraz tembel işi oldu. Şimdilik bahçemizde yapacak pek bir işimiz yok. Bu nedenle öğle yemeğinden sonra çayımızı alıp bahçemizi seyrediyoruz sadece. Bu aralar her akşam yağan "Kırkikindi Yağışları" bitip de güneş toprağı ısıtmaya başladı mıydı bize biraz iş çıkar. Aralarda çıkacak yabani otları temizleriz, domateslerin koltuk altı traşını yapar (koltuk alma) sürgünlerini alırız. İnşallah bir-iki aya kadar da günlük yetişen ürünlerimizi toplarız.

Damla damla da olsa suyu iyice alınca toprak gayet iyi ve verimli bir şekilde sulanmış oluyor.
Burada daha net görülebiliyor damlamanın etkisi

Tüm toprak ağır ağır ama derinlemesine iyice sulanmış 

Bahçemizin işyerimdeki ofisimden bakınca görünümü. Arada bir dönüp bakınca bile içime bir ferahlık geliyor bu küçücük bahçe sayesinde. Bir de tarla tokat olsaymış ben de demekki zevkten gidermişim...


Ofisimdeki kübiğimden bahçenin görünümü
(Arka plandaki YHT (Yüksek Hızlı Treni farkeden parmak kaldırsın)








.

KüçükBahçem'de Damlama Sulama

KüçükBahçem'de Damlama Sulama

Evdeki tadilat nedeniyle perişan olan KüçükBahçem'in elden geçirilerek yeniden canlandırılması sonrasında hazır elimiz deymişken, oldu olacak bir de damlama sulama tesisatı döşeyeyim dedim.


Hepi topu 9-10m2 olan KüçükBahçem için 25m kadar damlama borusu yeterli oldu. Kullandığım borunun delik aralıkları 33 cm. Aşağıdaki fotoğrafta görüldüğü şekliyle boruyu bahçeye döşedim. Kıvrım yerleri sabit kalsın ve toprağın üstünde kabarmasın diye yine boruyu aldığım yerden temin ettiğim kazıklarla sabitledim. Marul, maydanoz olan bölgede boruya T aparatı takarak ikinci bir kısa hat çektim. İki ucu da kör tapa ile sonlandırdım.


Bir kaç gün sonra da damlama yerlerine denk gelecek şekilde pembe domatesleri, oturak domatesleri, biberleri, patlıcanları ve de salatalıkları diktim. Damlama sistemi sayesinde bahçede karık açmaya da gerek kalmadı. Artık sulama yapmak daha da kolaylaştı. Çeşmeyi çeyrek açmam yeterli oluyor. Suyu az açtığım için de damlaya damlaya göl olmuyor aksine sadece benim diktiğim bitkiler yeterince suya kavuşmuş oluyor. Pembeler ve oturaklar yayılan türler olduğundan dikim aralıkları çok sık olmuş olabilir. Önümüzdeki günlerde duruma göre belki de aralarından birer tane eksiltmem gerekecek, göreceğiz...


Fotoğrafta saksıda görülenler iri yapraklı nefis kokulu fesleğenlerim. Hem kokusundan hem de salataya katmak suretiyle kendisinden yararlanıyoruz. Çöpe atılmak üzereyken kurtardığım saksılara aşıladım. İsteyen konu komşuya, eşe dosta birer tane vereceğim.

Bol hasatlar dileğimle...



Buğday Çimi Suyu için Topraksız Tarım Uygulaması

Topraksız Tarım ile Buğday Çimi Yetiştirme

İnternette bir çok blogda yer alan, Facebook'ta bolca paylaşılan gündemdeki en yeni kansere çare, anti kanserojen, şifalı bitki gibi konulardan birisi olan buğday çiminden elde edilen suyun faydalarından "Anti Kanserojen olarak Buğday Çimi ve Şırası" başlıklı yazımda bahsetmiştim. 26 Nisan'da yayınladığım bu yazımdan hemen sonra evde ben de buğday çimi yetiştirmeye karar verdim. Önce küçük bir saksıda normal bahçe toprağında bir miktar buğday çimi (wheatgrass) yetiştirdim. Fakat saksı küçük geldiği için boşta duran "Otomatik Sulama Sistemli" saksımda da perlitte buğday çimi yetiştirmeyi tercih ettim. Perlit ve hidroton kullandığım için bir Topraksız Tarım uygulaması oldu bu iş.

Hadi hemen bakalım nasıl yapmışım bu işi...

Öncelikle 75 cm uzunluğundaki saksıyı iyice temizledim.

Su tahliye borusuna perlit kaçıp da tıkamasın diye artık kullanmadığım bir demlik içi filtreyi borunun üstüne sabitledim.

Ardından drenajı sağlamak için saksının dibine biraz hidroton ve suyu emince şişen nanojel misketlerinden attım.

Sonra da saksıyı perlitle doldurdum. Tozumasın diye de su ilave ettim üzerine ve tüm perlite taneleri suyu emsin diye iyice karıştırdım..

İyice ıslanmış perlitin üzerine bolca tohumluk buğday serptim. Bolca çim olsun diye silme buğday tohumu serdim perlitin üstüne bir tabaka.


Ardından buğday tohumlarının üzerine bir tabaka daha perlit döktüm ve bunu da püskürtme ile suladım.

Artık saksımız ve tohumlarımız hazır olduğuna göre saksımızı evin içinde güneş görecek bir yere alabiliriz dedim ve öyle de yaptım.



Topraksız tarımın amacı ve en büyük faydası dış ortamın haşerat, topraktan geçen hastalıklar ve bazı olumsuz çevresel faktörlerden kaynaklanan zararlı etkilerinden korunmak olduğu için bahçeye çıkartmadım saksıyı. Unutmamak lazım ki bu durumda, topraktan doğal olarak alacağı gerekli mineralleri bizim ilave etmemiz gerekecektir. Perlit ve hidroton nötr olduğu için bitkiye faydalı veya zararlı hiç bir şey barındırmaz. Normal su ile de gerekli mineral ve vitaminlerin çok azını temin edebilir. Ben burada bitki coşturan ya da bitki besini diye piyasalarda satılan katkılardan kullandım.

Buğday çimi çok hızlı büyüyen bir bitki. 3-4 gün içerisinde tohumlar çimlenip topraktan pardon örnekte perlitten kafayı uzattılar.


Gün geçtikçe uzadılar,

Uzadılar...

Sadece boyları değil kökleri de uzadı. Öyle ki halı saha örtüsü gibi oldular.

Bir hafta kadar sonra yeterince uzadığına kanaat getirince bir makas yardımı ile kestim, traş ettim, budadım, biçtim; doğru kelime her neyse artık...

Buraya kadarki bölüm işin en kolay olanıydı. "Kolay" kelimesini vurguluyorum çünkü gerçekten de buraya kadarı en kolayıydı. Bundan sonraki işlem yani suyunun çıkartılması işi beni çok uğraştırdı. Evdeki katı meyve sıkacağını bu işte kullandım.

Posalarını da bukaşi yapımında kullanmak üzere ayırdım. Doğada israf yok. Gördüğün üzere bir saksı buğday çiminden ancak bir su bardağı kadar ama oldukça yoğun çim suyu elde edebildim.

Bazı yabancı sitelerde gördüğüm, kıyma makinesi gibi çalışan, çim suyu sıkma makinem olsaydı bu iş daha kolay olurdu sanırım. Hem daha kolay olurdu hem de daha fazla çimsuyu elde edebilirdim diye düşünüyorum. Fakat fiyatı biraz pahalı geldi bana. Türkiye'de de satılıyormuş ama fiyatları yurtdışına endeksli.

Amazon.com'da satılanların en ucuzlarına bir örnek:
Çim suyunu doğrudan içmek sert gelebilir diye bir bardak suya çok az çim suyu ilave ederek içtim. Tadı mı? Tadı pek güzel sayılmaz işin doğrusu. Bu nedenle içine vitamin tabletlerinden kattım.

Çilek aromalı vitamin tableti katınca biraz köpürdü. Köpüğü krem şanti gibi oldu. Hem içimi de daha hoş oldu, lezzetli oldu.
Görüntüsü de meyve suyu kokteylini andırıyor 

Biçilen çimler uzamaya devam etti. Her bir çim tanesinin üzerinde bir damla öz suyu ile birlikte...


Sonuç olarak özetleyecek olursak:

  • Buğday çimi yetiştirmek son derece basit ve büyüdüklerini  rahatlıkla gözlemleyebildiğiniz için çok da keyifli
  • Evde saksıda da yetiştirilebilir
  • Hatta topraksız tarım uygulaması şeklinde de yetiştirilebilir
  • Kullandığım besin katkısını biraz fazla verince bir müddet sonra aşırı dozdan ölmeye başladılar; fazla abartmamak lazım.
  • Çimlerin de doğal ömrü olduğunu unutmayalım. Eğer her gün taze taze biçip, suyunu sıkıp içmek istiyorsanız, ikinci bir saksıda daha buğday çimlendirmenizde yarar var. Bir saksıdakiler ömrünü tamamlarken diğerinden günlük çiminizi kesmeye devam edebilirsiniz.
  • Eğer çimin suyunu sıkmak için iyi bir cihazınız varsa her gün taze taze kesip suyu bir meyve suyuna ilave edilerek içilebilir
  • Kansere çare için, daha önemlisi yakalanmamak için iyi ve ucuz bir yöntem olduğu iddia ediliyor
  • Hem bazı sitelerde (örneğin Ahmet Maranki'nin sitesi) yazdığı gibi son derece sağlıklı bir besin.
  • Portakaldan 60 kat daha fazla C vitamini, ıspanaktan da 8 kat daha fazla demir ihtiva etmekteymiş. (Zaten ıspanakta bol demir olduğu bizim Temel Reis diye bildiğimiz POPEYE 'nin iddiası)
  • Ahmet Maranki'nin sitesindeki yazıya göre 
    • Buğday çimi doğadaki 102 mineralden 90'ını ihtiva etmekte 
    • Başta kanser olmak üzere birçok hastalığı önlüyor
    • 30 cc'lik 1 bardaktaki buğday çimi suyu 3,5 kiloluk sebzedeki vitamin ile 8 kilo ıspanakta bulunan demire eşdeğer
    • Bir bardak buğday çimi suyu 4 TL
  • Buğday çimi suyu ticari olarak da değerlendirilebilir, baksanıza fiyatına...

Sağlıklı günler dilerim...


Kısacık Bir Küçücük Sera Hikayesi...

Kısacık Bir Küçücük Sera Hikayesi...


Sezon 1 - Bölüm 1 : "KüçükBahçem'in Küçük Serası" 17 Aralık 2011

"Günlerden bir gün, KüçükBahçem'deki son ürünleri de topladıktan sonra kışın bahçede ne yapsam diye düşünürken aklıma sera yapmak gelmişti" o an takvimde 17 Aralık 2011 yazmaktaydı. Oğlum "OğulMonk" ve kızım ile giriştik işe. PPRC boruları ölçtük biçtik, kestik, birleştirdik ve önclikle iskeletini hazırladık KüçükSeram'ın. Bu küçücük serayı yaparken amacımız portatif olabilmesi, kolaylıkla kurulup sökülebilmesiydi.



Nitekim o şekilde de oldu. Kesip yapıştırarak hazırladığımız borular ile iskelet parçaları oluşturuldu.  Sonrasında üzerine naylon örtüsünü de gerdik. Bayağı bayağı bir şeye benzemişti, artık KüçükBahçem'deki yerini alabilirdi.


Son kontroller kızım tarafından bizzat yapıldı.
KüçükSeram'ın KüçükBahçem'deki yeri turp ve lahanaların üstü oldu. Bununla beraber dışarıdaki saksılardaki marul, dereotu, maydonoz, çilek, çiçek gibi bitkileri de içeri koyduk.


Sezon 1 - Bölüm 2:"KüçükSeram ve turplarım; turp gibiler maşallah..." 28 Aralık 2011

KüçükSeram üzerine düşen görevi yerine getiriyordu. Dışarıdaki soğuk havaya nispeten içerisini sıcak tutarak içindekileri turpları ve lahanaları koruyordu. bu fırsatı değerlendiren turplarım da büyümeye başlamışlardı.



Sezon 1 - Bölüm 3: "Küçük Seramın Karla İmtihanı" 11 Ocak 2012

Gel zaman, git zaman derken ilk karımız yağdığında takvimde bu sefer 10 Ocak 2012 yazmaktaydı. KüçükSeram, üzerindeki kara rağmen ayaktaydı.


Sezon 1 - Bölüm 4: "Küçük Seramın Donla İmtihanı" 14 Şubat 2012

Bu sene kış biraz sert ve uzun sürdü. Yağan kar uzunca bir müddet yerden kalkmadı. Eskişehir'in meşhur ayazı da zorladı bizi. Dışarıdaki termometremiz artıya çıkmadı günlerce. Bu hava koşullarında, içerisine bir ısıtıcı koymayı akıl edemediğim KüçükSeram dimdik ayakta kalarak görevine devam etti.

En azından içindekilerin donmasına engel oldu.


Sezon 1 - Bölüm 5: "Bahar gelsin artık KüçükBahçem'e" 15 Mart 2012

Dedik ya bu sene kış biraz uzun sürdü diye, zaman geldi isyan ettik "Bitsin artık bu kış, Bahar gelsin artık KüçükBahçem'e" diye. Allah'ın işine karışılmaz ama biraz da haklılık payımız yok değildi. Günlerce hatta haftalarca hep negatifteydik. Güneş çıksa da bir türlü ısıtamıyordu bizi. Bu durumda dahi KüçükSeram görevine devam etti.




Sezon 1 - Bölüm 6: "Nihayet geldi bahar KüçükBahçem'e [2012 sezon açılışı]" 29 Mart 2012

Uzun süren kışın ardından yaşlı Dünya'mızın milyarlarca yıldır süregelen döngüsü gereği ilk baharı geldi, yerlerdeki kar eridi. Alnının ve üzerindeki karın akıyla çıktı KüçükSeram bu zorlu kış imtihanından. Seranın içindeki lahanalar bakımsızlıktan büyüyemedi ama minik turplarımın tadına bakabildik hiç olmazsa.


Artık vakti geçtiği için seranın içindeki tüm karalahana ve turpları söktüm, bir güzel temizledim. Toprağı hafiften çapalayarak havalandırdım.



Sezon 1 - Bölüm 7:"KüçükBahçem'in sonu (mu acaba?)" 2 Mayıs 2012

Derken hiç hesapta yokken çıkan ev tadilatı nedeniyle "KüçükBahçem'in sonu (mu acaba?)" diye düşünmeye başlamıştım. Tam bu noktada da KüçükSeram önemli bir görev üstlendi: KüçükBahçem'in toprağını koruma görevi. Evdeki tadilat nedeniyle KüçükBahçem'e hafriyat, harç, sıva, ve diğer yapı kimyasalları dökülürken KüçükSeram'ın blunduğu bölge korunuyordu KüçükSeram'ın sayesinde. İçindeki tohumluklarım da çimlenmeye başlamışlardı. Eğer ki bu küçücük seram olmasaydı bunlar da hafriyat altında kalacak ya da ayaklar altında kalarak zarar göreceklerdi. Seram bunlara da kol kanat gerdi fakat bu esnada üzerine düşen sıva parçaları nedeniyle kimi yerlerinden yırtıldı.

Üzerine denk gelen inşaat iskelesi nedeniyle iskeleti çöktü. İlgili yazımda da bahsettiğim gibi "Ustalar yıktı, ben her akşam yeniden kurdum seramı. Ben temizledim onlar yeniden batırdı bahçemi ama yılmadım."
Neticede tadilat işi de bitti. KüçükSeram bu testten de başarılı bir şekilde çıktı. Kendini feda etti ama içindekileri ve altındaki toprağı korudu.

Son anlarını yaşayıp son nefesini verirken bile görevine devam etti.

---oOo---

Artık bu zorlu sezonu başarıyla tamamladıktan sonra dinlenme hakkını kullanmak üzere önümüzdeki sezona, sonbaharın sonuna kadar istirahate çekildi. Üzerindeki naylon örtü yırtıldığı, sıva harcı ve yağlıboya nedeniyle kirlendiği için geri dönüşüme gönderildi fakat iskeletini oluşturan borular yeniden kullanılmak üzere söküldü.

Fotoğrafta da görüldüğü üzere, seranın iskeletini oluşturan PPRC boruların uzun olanlarına herhangi bir şey olmazken kısa ve çok eklemli parçalar genellikle eklem yerlerinden sökülmüş. Kullandığım yapıştırıcı ve hatta destek maksadıyla sürdüğüm sıcak silikon bile fayda etmemiş. Bir sonraki sene seramı yeniden kurarken buna dikkat etmek gerekecek.



Bir sonraki görevine kadar "İSTİRAHAT ET!" KüçükSeram...

.

KüçükBahçem'in sonu (mu acaba?)

KüçükBahçem'in sonu (mu acaba?)

(Yayınlama tarihi: 02 Mayıs 2012
Güncelleme tarihi: 08 Mayıs 2012)

Önünde KüçükBahçem'in bulunduğu evime tadilat gerekti. Dış cephe sıvaları, hızlı olsun diye baştan savma yapılması nedeniyle, 3-4 sene içinde dökülmeye başladı. Bu nedenle bir tadilata giriştik. Evin önce dış cephesindeki sıvası söküldü, izolasyon malzemesi (stroforlar) yeniden dübelle yerine tutturuldu, üstüne bir kat ince sıva, bir kat da dekoratif ve koruyucu sıva onun da üstüne boya...

Bu işlemler yapılırken KüçükBahçem de kendine düşen nasibini aldı. Fakat nasibine pek de iyi bir şeyler düşmedi. Neler mi; mesela sökülen sıva artıkları. Mesela yıkılan kısımlardan tuğla ve strofor parçaları, ytong. Mesela sıva, bir de boya...

Israrla KüçükSeram'ı sökmedim yerinden. Çünkü içinde bu sene KüçükBahçem'e dikilmek üzere yetiştirmeye çalıştığım tohumlarım vardı.


Ustalar yıktı,ben her akşam yeniden kurdum seramı. Çünkü tamamen kaldırsam KüçükBahçem'in o bölgesi de hafriyat altında kalacaktı. Ben temizledim onlar yeniden batırdı bahçemi ama yılmadım.



Bahçemin, zamanında bukaşi ile zenginleştirdiğim, organik gübrelerle desteklediğim, çapaladığım, tırmıkladığım bakımını yaptığım toprağı inşaat hafriyatı nedeniyle per perişan oldu. Kimyasal maddelerle kirlendi. Toprağın üst yüzeyin 3-4 santim derinliğe kadar taşlaştı.


Nihayet evdeki tadilat bitti. Artık sıra KüçükBahçem'i diriltmeye geldi. Şimdilerde gönüllü ırgatlarımla KüçükBahçem'i temizliyoruz.



Bizi izleyeme, okumaya takip etmeye devam ediniz. (Bu iş yukarıdaki ilgili kutuya e-posta adresinizi bırakırsanız daha kolay olur, benden söylemesi...)

------------------------------oOo------------------------------
8 Mayıs 2012'de eklenen kısım.

Yazımın ilk bölümünde evimin önündeki hepi topu 10-12 metrekarelik KüçükBahçem'in evimdeki tadilat nedeniyle bozulduğunu, kirlendiğini yazmıştım. Kirlenen, yapı kimyasalları nedeniyle de taşlaşan toprağın üstünü kazıyıp attım.

Bunu yaparken de dış destek almayı ihmal etmedim.
Kızım olmadan asla...

Kazıyarak attığım toprağın yerine Mayıslar'ın ardıç ormanlarının, çam ormanlarının zemininden ve çeşit olsun diye Türkmentokat'ın verimli tarlalarından bir kaç çuval toprak getirdim. Bu toprağa biraz da yanmış koyun gübresi ilave ettim.

Aman ormancı görme beni...
Bu arada KüçükSeram da görevini yerine getirdi ve seneye kadar emekliye ayrılmış oldu.

Çeşitli yerlerden getirdiğim toprağı bir güzel karıştırdım.Taşları, kalın bitki köklerini, gözüme takılan yabani otları ve tohumları ayıkladım. Bir iki gün bu şekilde dinlenmeye bıraktım toprağı. Amacım; varsa toprakta haşerat, börtü böcük; kendisi ve/veya yumurtası/larvası kaçsınlar, kuşlar tarafından ayıklansınlar.


Bir kaç gün sonra bahçemin yerleşimine göre tırmıklayarak tesviye ettim.

Çocuklarıma, toprakla oynayabilmeleri için küçük bir alan bırakmayı da ihmal etmeden şekil vermeye çalıştım.

İşte sonuç ortada. İlk fotoğrafla son fotoğrafı kıyasladığımızda epey fark var zannedersem. Birkaç güne kadar da KüçükSeram'da çimlendirdiğim tohumları toprağa aktarırım umarım. "KüçükBahçem Resurrection"

Bizi okumaya devam ediniz.




Sayfamdaki yazılar kaynak gösterilerek ve bu sayfanın adresi verilerek kullanılabilir.

Sayfamda bazı yazılarımda bahsetmiş olduğum yöntemler kendi öğrendiklerimi, denediklerimi paylaşmak amacıyla yazılmıştır. Yapılan denemelerin sonuçları da yine burada paylaşılmaktadır. Tarif edilenlerin yanlış/eksik uygulanması, yazı dizilerinin tamamının okunmaması, vb herhangi bir nedenden dolayı istenmeyen sonuçlar elde edilmesi, beklenen sonucun elde edilememesi ve/veya karşılaşılabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumlu tutulamayacağımı bilgilerinize sunarım.

Kaynak belirterek ya da belirtmeden kullandığım yazılarımdan dolayı herhangi bir rahatsızlık duyan, haksızlığa uğradığını düşünen beni haberdar ettiği zaman ilgili yazıyı yeniden gözden geçireceğimi, şikayetinde haklıysa yazıda gerekli düzeltmeyi ivedilikle yapacağımı taahhüt ederim.
-=(RaideR)=-

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | ReviewSilo - Reviews for e-Shopping