Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
tarla etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tarla etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İş yerimin penceresinden...

Az önce kule şeklindeki binanın üçüncü katındaki ofisimde bilgisayar başımda iken, dışarıdan her zamankinden değişik gürültüler gelmeye başladı. Pencereden dışarı bakınca Eskişehir'in verimli tarım arazileri üzerine kurulmuş olan "Türkiye'nin En Çevreci Organize Sanayi Bölgesi"nde! fabrikaların arasında sıkışıp kalan bir tarlada ekin hasadı için gelen biçerdöveri gördüm. 




Fotoğrafta da gördüğünüz gibi tozunu attıra attıra tarlanın bir ucundan diğer ucuna gidip gelmekte biçerdöver. Şu an ben bu satırları yazarken tarlanın yarısını biçti bile. 


-=(O)=-

Bana gelince; biz eskiden (biz eskiden eskiden su içerdik testiden... he he araya espri sıkıştırayım dedim) neyse, biz eskiden iş yerimizin bahçesinde domates, biber, salatalık, kavun bile yetiştirirdik. (Bakınız --> İş yerimdeki KüçükBahçemiz, 2012 Yaz Sezonu)

Dikkatli takipçilerimin gözünden kaçmamıştır, o zamanlar odamın manzarası farklıydı şimdi daha farklı. Sebebi diğer ofise geçmiş olmam. Burada zemine biraz uzak olduğum için saksıda bir şeyler yetiştiriyorum. Zaten yukarıdaki fotoğrafın ön planında biberi, benjamini ve paşa kılıcını görüyorsunuzdur.

Evde aylardır bir türlü sürgün vermeyen paşa kılıcı buraya gelince 15 günde coştu, yanından çıkan yavrusu neredeyse boyuna ulaştı. Bunu görünce evde ne kadar dallanıp budaklanamayan salon bitkim varsa alıp geldim. Burayı sevdiler keratalar, fotoğrafta görünmeyen bir kaç tane daha var böyle. Hatta bir de saksıda çeri domatesim var. O da çiçeklenmeye başladı. Ramazan bitene kadar domates ve biberler olur inşallah. Öğlenleri dalından biber, domates yeriz biz de...


19.07.13 @ Eskişehir-Kule'den bildiriyor.

Oynaya oynaya patates hasatı

Biz balkonda, KüçükBahçem'de sandıkta 2 kg patates yetiştirdik mi seviniyoruz, ya bu adam ne yapsın?
N'apacak zil takıp oyanayacak elbet. Traktör mü? Haa oo tarlanın yabancısı değil kendi kendine gider zaten..

İzliyoruz ve oynuyoruz bir yandan, haydiii.

Videoyu çekenin de oynayanın da eline, göbeğine, emeğine sağlık...


Çalışmazsa diye videonun linki burada -->http://www.youtube.com/watch?v=to9VJ98ghno

Türkünün sözlerini ben ancak bu kadar anlayabildim. Tekrar tekrar dinleye dinleye de bir hal oldum, her tarafım oynar oldu. Yanlışsa, eksikse yorumlara bırakın lütfen.


Ocağın batmasın patates

Ocağın batmasın patateees

haydi

yaz gelince ekeriz
güz gelince sökeriz
sen olmasan patates
üç öğün biz ne yeriz

marfona granola binella
agria marabel satina
hastalık girmiş kardeş
verem kanser sakın inanma

tutturdunuz bir kanser hastalığı
Kiledereye Alacasara
Kaymaklıya Derinkuyuya
Attınıza varya
Urgan ile Arabı...

Derinkuyu Kaymaklı
Çiftçi hevesini aldı
Alayaşar Kiledere
Postalar hava aldı

marfona granola binella
agria marabel satina
hastalık girmiş kardeş
verem kanser sakın inanma

Söylediğiniz yalana
Siz inanıyor musunuz dostlar?

Patatesin kökünü
Ekemedim ekini
Traktörün tekeri
Sattım seni ...

marfona granola binella
agria marabel satina
hastalık girmiş kardeş
verem kanser sakın inanma

Yalanınız batsın var ya
5 yıl cezalarda dolandırdınız
bu ...




Bizi izlemeye, okumaya devam edin; her şey gönlünüzce olsun...


Patates çeşitleri, patates türleri: Adora, Agata, Agria, Alaska, Alpha, Anais, Anna, Ari, Atlas, Banba, Binella, Carlita, Caspar, Condor, Cosmos, Cycloon, Desiree, Dorado, Elfe, Elodie, Fabula, Fasan, Felsina, Fianna, Florice, Granola, Hermes, Hertha, Impala, Innovator, Isola, Jelly, Konsul, Korrigane, Lady Claire, Lady Olympia, Lady Rosetta, Latona, Laura, Lola, Lyra, Marabel, Maranca, Marfona, Melody, Milva, Mondial, Morene, Obelix, Opal, Orla, Pamina, Panda, Pasinler 92, Pepo, Planta, Provento, Quinta, Ramos, Ranger Russet, Remarka, Resy, Russet Burbank, Safrane, Sante, Satina, Shepody, Slaney, Soleia, Solide, Tomensa, Universa, Van Gogh, Velox, Verdi, Victoria, Alegria, Borwina, Everest, Gala, Louisana, Madeleine, Orchestra, Safari, Triplo

KüçükBahçem'de Patates Söküm Zamanı [2011]

Patates söküm / hasat zamanı

Bu seneki sandıkta ve tarlada patates denemelerime Nisan ayında başlamışım. Patatesleri toprağa gömeli 5 aydan fazla olmuş. Bu süre zarfında Mayıslar'daki zeytin ağaçlarımın yanına gömdüğüm patateslerle fazla ilgilenemedim. Ne sulamasını ne de yabani otları çapalamasını gerektiği gibi yapamadım. Tam anlamıyla "Saldım zeytinliğe mevlam hayr'eyleye" durumu oldu anlayacağınız.
Patateslerin yapraklandığı dönemden bir kare


Tarla o kadar otlu ki patatesler arada kayboldu gitti, bir de üstüne üstlük gerektiği gibi sulama yapamadığım için zavallıcıklar kurudu. Toprak da fazla sert olduğundan zavallıcıklar pek gelişememişler, küçük küçük kalmışlar. Sulama eksikliğinden de yumruları da çatlak çatlak ve memeli oldu.

Zaten ayrık otları da büyümelerine müsade etmemiş ki, azıcık direnenin saplanmış kalbine mızrak gibi...


Mayıslar'daki bahçemize ektiğimiz patateslerden pek bir verim alamadık hiç olmazsa KüçükBahçem'deki sandıkları açalım da bakalım dedim.


Bundan böyle domatesler de işyerimizdeki KüçükBahçem'izden...

Bir kaç iş arkadaşımla birlikte bir şeyler yetiştirmeye çalıştığımız işyerimizdeki KüçükBahçem'ize ilk kazmayı 15 Haziran'da vurmuşuz. İlk mahsullerimizi de 2 Temmuz'da almışız bu sene. Bir vakit geldi ki günde adam başı 7-8'er adet salatalık toplar olduk.

Şimdilerde domateslerimizi de toplamaya başladık.


Kargalardan ve farelerden kurtarabildiklerimizi bir araya getirince 3 kişi zor taşıdık! Daha sonra bunları yine 5'e böldük, kolilere doldurduk. Koli koli domates...
Kurada benim payıma düşen koliyi görüyorsunuz yukarıda. Tam olarak 2670 gram domates düşmüş payıma. Hiç fena değil, hıyarlar ve biberler de hediyesi...

Kuşlar, rengiyle dikkat çektiği ve kabuğunu kolay delebildiklerinden olsa gerek özellikle domateslerimizi telef ediyorlar. Tamam, onlar da karnını doyuracak da biraz da başkası beslesin. Baktık olacak gibi değil biz de domateslerimizin ve biberlerimizin üstlerine file gerdik. Bu sayede zarar veremiyorlar mahsullerimize.


16 Ağustos 2011 itibari ile işyerimizdeki KüçükBahçem'izin genel görüntüsü.

Sonradan jeton düştü biz niye patates de ekmedik ki? O kadar da boş arazimiz var halbuki... Artık seneye nasipse.

Esenlikler...


Etti Üç (Bir kene vakası daha)

Çekirge bir zıplar, iki zıplar üçüncüde yakalanırmış. Benim üç etti...


Geçtiğimiz 5 Haziran Pazar günü 3. kez ısırıldım bir kene tarafından. Daha önce kene tarafından 2 defa ısırılmıştım. İlkini kendim çıkardım ama ikincisi saçlarımın arasında olduğu için doktor yardımıyla çıkartılmıştı. Bu sefer yine köyüm Mayıslar'daki ceviz-zeytin bahçemde iken ısırıldım, hem de koltuk altımdan. Bu sefer de kendi kendime çıkaramayacağım bir yerimden. Bu nedenle olaya hemen eski bir hastabakıcı olan akrabam müdahele etti. Fakat yanımda alet çantamdakilerden başka bir alet yoktu. Halbuki daha önceden bir kene çıkarma kartı almıştım, yanımda taşımam gerekirdi ama ihmalkarlık işte. 
Bu iş için alet çantamdaki en uygun olan kerpeteni kullandık keneyi çıkartmak için.

Kerpeten daha ağır işler için uygun olduğundan hafif bir baskı bile keneyi kopartmaya yetti. Kene çıktı ama maalesef bu sefer kafası içeride kaldı. Kalan parçayı falçatanın ucu ile kendim çıkartmak zorunda kaldım. Bu nedenle bu iş için özel üretilmiş kene kartını ya da uygun bir cımbız kullanılmasını tavsiye ederim tecrübeme güvenerek.

Bahçede çalışırken, etrafta bir çok kene olduğunu bildiğim (ve hatta bunları topladığım) için sürekli üzerimi kontrol ederim. Bu nedenle bu kene en fazla 10-15 dakikadır buradadır tahminen. Bir kenenin bir insanı ölümle tehdit edebilmesi için öncelikle kırım kongo kanamalı ateşi hastalığını taşıyanlardan, hyalomma ailesinden olması lazım. (Fotoğraflarından anladığım kadarıyla bizim keneler bu aileden !). Sonra da bu virüsü taşıyor olması, bir insanı ısırdığında 5-6 saatten daha fazla bir süredir vücuttan kan emiyor olması, emdiği kanın bir miktarını (emilen kanın kenenin vücudunda virüslenmiş olmasından sonra) vücuda geri kusmuş olması gerekir. Her şey kötü gitse bile ölüm oranları 1/3 civarında. Yani hala bir şans var. 
Hastalık kapıldığında herhangi kesin bir tedavisi  ve/veya ilacı yok. Vücudun bu virüsle kendisi mücadele etmesi gerekiyor. Vücuda yardımcı olmak için bağışıklık sitemini güçlendirici ilaçlar veriliyor hastalara. Eğer ki son derece ağrılı ve kötü bir hastalık olan kırım kongo kanamalı ateşinden kurtulunursa bu hastalığa karşı bağışıklık kazanılmış oluyor. Yani bir şekilde vücut kendi aşısını üretmiş oluyor. Bunun haricinde hastalığa karşı bir aşı geliştirilemedi (henüz).

Her neyse bu yazıyı yazarken kritik 3 günün 2.sinin akşamındayım. Yazılarım devam ederse üçüncü kez de atlatmış olacağım girişteki atasözüne tezat olarak. Devam etmezse çok ateşim ve ağrım var anlamı çıkartılabilir. Sonrasını bilemiyorum :)

İlgilenen olursa beni ısıran "çenesi kopuk" kene ve arkadaşları koleksiyonumda ve -şimdilik- canlı.

Crimean–Congo hemorrhagic fever (CCHF) is a widespread tick-borne viral disease, a zoonosis of domestic animals and wild animals, that may affect humans.


Kaynaklar: 

Çok olmuş...

Çok olmuş kırlarda dolaşmayalı...

Hayatın telaşlı akışına kapılmışım, ekmek kavgasına tutuşmuş, bitiremediğim öğrenciliğimin altı ay periyotlu kronik karın ağrısı hastalığına yakalanmışım ve şehrin karmaşasına kaptırmışım kendimi pek çoğunuz gibi. Sabah kalk kahvaltı yap, çocukları ve eşini öp, netbook çantanı al evden çık, arabana bin, çalıştır ve yola çık.

Yolda makas ata ata giden serseriye sinirlen, karşıdan karşıya sallana sallana geçen yayaya öfkelen. Bir de en sol şeritten aheste aheste giden kendisinin hızlı gittiğini zanneden acemi şoföre korna çal o sağa geçince sen de onu sollarken sağ omzunun üstünden ters ters bak nihayetinde işyerine ulaş.

Sabah işe gidiş yolunda en büyük sevincin mesaiye geç kaldığın halde park yerindeki ilk 3'e girmek olmuşsa sen de bendensin...


Çok olmuş kırlarda dolaşmayalı.

Bir hafta sonu bari olsun kaçtım şehrin gürültüsünden, atladım benim emektara bu sefer attım kendimi kırlara bayırlara. İlk göz ağrım, küçük arabam Yaris'im beni dağ tepe taşıdı tam 7 yıldır Türkiye'de nice yerlere. (Şşşt sakın söylemeyin ona bir 4x4 olmadığını). Bu sefer de Türkmentokat'ın bozkırlarına getirdi bizi.

Emektar otomobilim, mavi boncuk Yaris'im.

Solda görünen köy benim köyüm Türkmentokat, sağındaki ise çerkez köyü İmişehir

Mayıslar dağlarında zeytin avı

Bu sene de zeytin toplama zamanı gelmiş de geçmiş bile. Aslında bu sene zeytin senesi değil, geçen sene öyleydi ama.  Mayıslar’daki bahçemin hemen arkasında bulunan ormanlık alanda kendiliğinden yetişmiş zeytin ağaçları vardır. Tek tüktür, ardıçların arasına karışmış haldedir ama yerlerini bilenler rahatlıkla bulabilir.


Geçen sene bir hafta sonu gittiğimizde her ne kadar bizden önce birileri zeytinleri toplamış olsa da 3-4 saat içerisinde dört kişi, kimsenin beğenmediği, toplamaya değmez diye dönüp bakmadığı zeytinleri toplamıştık. Allah bereket versin toplamda 50 kg zeytin çıkmıştı bize. Topladıklarımızı Sarıcakaya’da bir yere götürüp çektirmiştik yağı için. 50 Kg zeytinden de bize 3.5 lt zeytinyağı çıkmıştı. Aslında verimi oldukça düşük, 15’e 1 gibi.  Fakat yüzde yüz doğal, kendi kendine yetişmiş, hiçbir sulama, gübreleme, bakım, hormon, katkı maddesi içermediğinden son derece lezzetli, asit oranı düşük, yüksek kalitede zeytinyağı çıkmıştı bize.

Taş atıp da kolumuz mu yoruldu sanki. Tek zahmet ettiğimiz konu ağacın dallarından zeytinleri sıyırarak toplamak. Bu da zaten zahmet değil bize eğlence oldu. Temiz orman havasında, dağ manzarasında bir hafta sonu keyifli bir uğraşıydı bizim için.

Ormandaki zeytinler



Bu sene de vaktini kolluyorduk yine toplayalım diye. Her ne kadar bu sene ağaçlar fazla meyve vermemiş olsa da olanı yeter dedik çıktık dağa. Zaten amaç hafta sonunu temiz dağ ve orman havasında geçirmek ve olursa zeytin toplamaktı. Amma ve lakin biz yine geç kalmışız. Biz gidene kadar ağaçlarda zeytin bırakmamış sevgili köylülerim. Hâlbuki bir hafta önce bayramda gittiğimde ne de güzel duruyorlardı zeytinler. Göz koymuştum, haftaya gelir toplarız demiştim ama hafta sonu olup da biz gelen kadar tamamı toplanmış.

Olsun, biz yine de temiz dağ ve orman “havamızı alıp” geri döndük. Sadece kendi ağaçlarımdan topladığımız 2 kg kadar iri taneli yemeklik zeytinlerimizle idare edeceğiz artık.

Bahçemdeki zeytinler daha irice

Ağaçların boyu da oğlumun boyunu geçti
 
Sağlıcakla kalın.

Bizim şirketin bahçesinden

Geçenlerde bizim şirketin yeni yerinde, öğlen arası arkadaşlarla oturuyorduk. Benim bahçe ile ilgili uğraşılarımdan bahsettim. Dedim ki "Öğlenleri burada vakit geçirmek için boş boş oturuyorsunuz. Bu kadar boş yer var, tarla toprak müsait. Zaten en verimli tarlaların üzerine yapılmış bu fabrikalar... Sizin yerinizde olsam şurada boş duran yerlere bir şeyler dikerdim. Toprak hazır, su hazır...Hem yediklerimizde eski tatlar yok diyorsunuz, hormon, kanser diyorsunuz, hem de kendiniz organik bir şeyler yetiştirmiyorsunuz dırdır da dırdır..." Arkadaşlar hemen gaza geldiler, aldılar ellerine çapayı kendilerine yer hazırladılar...

Geçen gün bir daha gittim baktım ki gerçekten de bir şeyler yapmış bizimkiler. Şaşırdım; çünkü özellikle biz mühendisler hemen gaza geliriz ama neticelendirmede başarılı değilizdir. Baktım domates, kekik, karpuz, biber dikmişler. Ödül olarak ben de onlara ödül olarak 40 günlük fasülyelerden ve ev yapımı gübreden  verdim :)


Hadi bakalım dalından koparıp yemek de nasip olur inşallah.


Bir poz vermişler ki breh breh breh...

Esen kalın...

Sandıkta Patates Yetiştirmek

Sandıkta patates yetiştirmek 


İnternette geçtiğimiz sene oldukça popüler olan bir yazı vardı başlığı da “0,40 m2‘lik Bir Alanda 50 kg Patates Yetiştirme Tekniği” (Okumak için tıklayınız orijinal yazı da burada ya da burada. Ayrıca konuyla ilgili olarak da youtube’da onlarca video bulabilirsiniz.)

Amaç dar alanda, dikey olarak patates yetiştirmek. Biraz benim borudaki çilek işime benziyor. (Bkz. “Dikey Çilek Yetiştiriciliği” başlıklı yazım.)

Tekniğin çıkış noktası da patates yumrularının, tohum olarak dikilen patatesin altında değil de tohumluk patates ile bitkinin arasında yetişiyor olmasıymış. Bu nedenle, tohumluk olarak dikilen patates sürgün verip yapraklandıktan ve bitkinin boyu da 30 cm kadar olduktan sonra dibine toprak ilave edile edile dikey olarak patates yetiştirmek mümkün oluyormuş.

Merak değil mi işte, bir de biz deneyelim dedik. Fakat herkesin yaptığını yapmaktansa farklı bir şey denemek lazım. Ayrıca şimdi kim uğraşacak marangoza git, 5cm x 5cm X 90 cm kereste kestir, gel onları çak; uzun iş. Hem bu işi eskimiş araba lastiğinde hatta çuvalda bile yapan varmış. 


Ben de pazarcıların bir kere kullanıp attığı sandıkta deneyeyim dedim. 
Öncelikle toprağımı hazırladım. Google’layarak öğrendiğime göre patates kumlu, kumlu-tınlı, süzek, havadar topraklarda daha verimli olurmuş. Bunun için bahçe toprağına, ormandan getirdiğim topraktan, yine bahçeden aldığım biraz kumlu topraktan ve ev yapımı bukaşiden ekledim. İyice karıştırdıktan sonra sandıklara birazını koydum. Sandığın en üst seviyesinden, gömeceğim patatesin yüksekliğinin yaklaşık 2 katı kadar boşluk bıraktıktan sonra her sandığa 2 adet olacak şekilde patatesleri yerleştirdim. Dikimin derinliği sihirli formül değil; genel kural olarak kabaca,  patates de olsa ekilen tohumun kalınlığı kadar üstünde toprak olmalı. Burada önemli olan ekilen patateslerde en azından 2-3 göz olmasıdır. Hatta bütün patates yerine her parçasında 2-3 göz bırakılarak yarım patates de kullanılabilir. Nitekim ben böyle yaptım.
Fotoğraf alıntıdır
2 hafta geçmeden ilk yapraklar toprağı çatlatarak gün yüzüne çıktılar.  Herhalde yerlerini sevdiğinden, güneşi iyi aldığından ve bukaşinin etkisinden olsa gerek çok hızlı bir şekilde geliştiler. Benimkilerin yaprakları ve dalları yeterince gür. Mesela güneş görmeyen başka bir yerde denemekte olduğum patatesler güneşi az gördüğünden olsa gerek zayıf ve uzun, yaprakları küçük ve renkleri de solgun oldu.

Güneşe hasret kalan patates bitkisi
Bir bahçe zararlısı
Patatesleri bahçe zararlılarından da korumak gerekiyor bu arada :)

Benim evin önünde, güneşi iyi alan sandıktaki patateslerim daha güçlü ve sağlıklı bir şekilde büyüdü. Bitki yaklaşık 30 cm kadar büyüdükçe dibine 10 cm yüksekliğinde toprak ilave ettim.



Böyle böyle derken artık sandık yetmeyince geçen gün ikinci katı çıktım sandıklara.


Kullandığım plastik sandıklar delikli olduğu için kenarlardan toprak dökülmesin diye içlerini ince plastik plakalarla kapladım. Bitkinin diplerine döktüğüm toprak öyle bir karışım oldu ki inanılmaz! Şöyle ki:
  • evimin önünden aldığım kumlu biraz da toz kıvamındaki toprağı
  • evimin yanındaki şeker fabrikasının bahçesine dökülen kim bilir hangi köyün hangi arazisinden gelmiş pancarların üzerinden sıyrılmış toprağın bir-iki çuvalını
  • Mayıslar’a, Keskin Köyü’ne ve Musaözü’ne pikniğe gittiğimizde torba torba getirdiğim orman ve tarla toprağını
  • gübre olarak da Kapıkaya’dan getirttiğim yanmış ahır gübresini
 iyice karıştırıp kullandım. Zaman zaman da sulama sırasında ev yapımı bitki besininden de katıyorum.
Şu anda en dipteki toprak bukaşili karışım, onun üstünde Mayıslar’dan orman toprağı ve gübre karışımı ve şimdilik en üstte de az önce okuduğunuz karmakarışık topraktan var.  Hasat zamanı sandıkları devirip de –inşallah- patatesleri toplarken hangi katmandan ne kadar patates aldığımı da inceleyeceğim.

Bakalım sonuç ne olacak merakla bekliyorum hasat zamanını…

Esen kalın…




Sayfamdaki yazılar kaynak gösterilerek ve bu sayfanın adresi verilerek kullanılabilir.

Sayfamda bazı yazılarımda bahsetmiş olduğum yöntemler kendi öğrendiklerimi, denediklerimi paylaşmak amacıyla yazılmıştır. Yapılan denemelerin sonuçları da yine burada paylaşılmaktadır. Tarif edilenlerin yanlış/eksik uygulanması, yazı dizilerinin tamamının okunmaması, vb herhangi bir nedenden dolayı istenmeyen sonuçlar elde edilmesi, beklenen sonucun elde edilememesi ve/veya karşılaşılabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumlu tutulamayacağımı bilgilerinize sunarım.

Kaynak belirterek ya da belirtmeden kullandığım yazılarımdan dolayı herhangi bir rahatsızlık duyan, haksızlığa uğradığını düşünen beni haberdar ettiği zaman ilgili yazıyı yeniden gözden geçireceğimi, şikayetinde haklıysa yazıda gerekli düzeltmeyi ivedilikle yapacağımı taahhüt ederim.
-=(RaideR)=-

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | ReviewSilo - Reviews for e-Shopping